Seyirciden ısırık almak!
Geçen ayki eleştirimde Zor Baba 3’ü ele almış, artık tavşan suyunun suyunu çıkartıp sinemaseverlerin parasını almak için her yola başvuran yapımcılardan bahsetmiş, kalite anlamında sonucun hüsranla bittiğini yazmıştım. Aynı şeyler geçen ay vizyona giren “Kutsal Damacana: Dracoola” için de geçerli. İlk filmin bile kalitesine hiçbir zaman ulaşamayacak bir seriyi devam ettirmenin ne anlamı var? Üstelik akıllara ziyan bir senaryo ve derdini anlatamayan kurgusal yapısıyla…
Basın bültenlerine göre filmin kısaca şöyle konusu… Akıncı Kara Fuat bundan 600 yıl önce Transilvanya Valisi Vlad’ı yakalamış ve hapse atmıştır. Yıllarca hapiste kalan Vlad, çıktıktan sonra acımasızlığı ile ün salmış herkesi kazığa oturtmuştur. Tanrı’nın gazabına uğrayan Vlad halkının kanını içerek vampire dönüşmüş ve Kara Fuat’ın peşine düşmüştür. Yüzyıllar boyunca soyu Kara Fuat’a dayanan herkesi yok eden Vlad’ın son hedefi, Kara Fuat soyunun son temsilcisi Sebahattin’dir. Sebahattin, yetim olarak yetiştiği konakta çalışmaktadır. Bütün bu yaşananlardan haberi olmadan hayatını sürdüren Sebahattin’in karşısına bir gün gizemli bir adam çıkar. Transilvanyalı Vlad onun da izini bulmuştur. Bu arada yeri gelmişken seyircinin anlam veremediği bir noktayı da es geçmemek lazım. Olayların gelişimini anlatan dış ses, Kadir İnanır’ın taklidi Yaban’ın sesinin taklidi başka bir ses… Ne gerek varsa?
İlk iki film bildiğiniz üzere Şafak Sezer’in üzerine kuruluydu. Sezer’in canlandırdığı Fikret karakteri ilk macerasında içine şeytan girmiş bir kızı kurtarma çabasındaydı. İkinci filmde ise kurt adamlarla mücadele ediyordu Fikret. Serinin üçüncüsünde yapımcıyla yolları ayrılan Şafak Sezer, Kutsal Damacana 3’te yer almayacağını açıkladı. Bunun üzerine yeni bir arayışa giren yapımcılar, son iki yılda hızla yıldızı parlayan Ersin Korkut ve Şahin Irmak’la filmi kotarabileceklerini düşünerek işe koyuldular. Ticari anlamda doğru seçim olduğu gerçeğini kabullenelim. Ancak serinin kimyasını korumak adına pek de isabetli seçimler olmadığı film vizyona girince anlaşıldı. Hatta birçok kişi Ersin Korkut ve Şahin Irmak’ın bu filmde yer alarak kariyerlerini zedelediklerini söyledi. Ersin Korkut’un bir önceki filmi Neşeli Hayat’ta gösterdiği performans göz önüne alınırsa, söylenenler netlik kazanıyor. Şahin Irmak, Ersin Korkut ve filmin başrol bayan oyuncusu Özge Ulusoy’un ellerinden geleni yaptıkları belli. Ancak bölük pörçük, hiçbir çatısı olmayan, skeçlerden oluşmuş senaryo, oyuncuların müdahale edemeyeceği bir halde. İşin ilginç noktası şu; çekimler boyunca “Kutsal Damacana: Dracoola”nın senaristi olarak Ahmet Yılmaz’ın lanse edilip, filmin jeneriğinde adının dahi anılmaması, üstüne üstlük senarist olarak filmin yapımcısının adının yazılması… ( Geçen ay ki “Zor Baba 3” eleştirimi okursanız yapımcı tavrının ne kadar önemli olduğunu, hangi dozda olaylara müdahale etmesi gerektiğini daha iyi anlarsınız)
Sanki bir an önce montajlanıp vizyona sokulmak istenmiş, hemen seyirci kapmak için aceleye getirilmiş, izleyiciyi güldürmek adına bolca küfrün ardına saklanmış, oyuncuları harcanmış bir yapım olarak sinema tarihindeki yerini alacak “Kutsal Damacana: Dracoola”. Serinin daha fazla zarar görmemesi adına devamının çekilmemesi umudunu taşıyor, filmi izleyen seyircilere ise geçmiş olsun diyoruz. Boyunlarındaki ısırık izi kısa sürede geçer umarım…