Gerçekler acıdır!
Banu Bozdemir
Ben istiyorum ki filmler böyle çarpsın geçsin bize, hatta iki seksen yatırsın yere… Filmin yönetmenine (Inarritu) bakınca her bir filminin ayrı bir etkisi olduğunu söyleyebiliriz üstümüzde. Filmin basın bülteninde yanlışlıkla 1936 doğumlu yazmışlar, ilk tepkim imkansız oldu. Üçle altının yer değiştirmişti. Paramparça Aşklar Köpekler, 21 Gram, Babil beni benden almıştı. Hikayelerin çarpıcılığı, senaryonun gerçeğe dönüşen sağlamlığı, dramın bu kadar sulu sepken moduna girmeden içimize işlemesi. Yani İnarritu filmlerini beğenmeyen, etkilenmeyen kimse yoktur gibi geliyor bana… Biutiful da aynen öyle, yani öncekiler gibi.
Javier Bardem ve İnarritu ruhunun buluşması bu film için çok iyi olmuş, filmin duygusu ayağa kalkmış.
Film beyazperdede sıkça hayat bulan, yaşamın arka penceresine eğilen, orada yoksulluğun pençesinde kıvranan insanların yaşamına değiniyor. Film Barcelona’da geçiyor. Ama bunu diğer filmlerden ayıran en büyük farkı belki de şiddeti bir kenara koyarak yapması. Anlatılan şeyler aslında çok can yakıcı ama yönetmen bunu sakince vermeyi seçiyor, tıpkı yaşamın dinamizmi gibi.
Uxbal bu filmin mihenk taşı, her şey onun etrafında şekilleniyor. Kanunsuz işler yapıyor, kanunsuz işler yapanlara aracı oluyor ama bir yandan da yüreği yufka bir baba, karısını sevmeye çalışan bir eş… Bu zıtlıklar bir bünyede toplanınca tabii ortaya ilginç bir karakter çıkıyor.
Film bir insanın bağlantılı olduğu durumlardan öyle bir rejim, işleyiş eleştirisi yapıyor ki, filmin içine küçük küçük yerleştirilen hayalimsi algılar bile bizi gerçeklikten koparmayı başaramıyor. Uxbal’ın komik mizaçlı karısıyla olan bağı, çocuklarıyla kurduğu duygusal ama gerçekçi ilişki gerçekten de görülmeye değer. Yani kısaca Uxbal’ın baba olmayı, sevmeyi, ruh hali, suçu, suçluluğu, pişmanlığı ve ölümlülüğü barındıran hikayesine tanıklık edeceğiz uzun bir süre… Altın Palmiye kazandı, Bardem En iyi erkek oyuncu ödlünü kaptı daha ne olsun! Herkesi etkileyen bir yanı olduğu kesin…
Filmin yan karakterleri, yaşama tutunmaya çalışan mültecilerin hikayeye dahil oluşları da çok başarılı. Hepsinin yeri, duruşu, insan gibi yaşamadıkları halde insana en yakın olan halleri. Bu filmin gerçekliği en etkili silahı. İnanılmaz bir politik eleştiri barındırıyor ve bunu yaşamın kendisine bakarak yapıyor. Ekstra hiçbir malzeme kullanmıyor… Zaten yönetmen de film için bu hayattaki kısa ve mütevazı varlığımızın bir yansıması diyor…