Prenses uyanırsa gerçekler başlar!
Banu Bozdemir
Basın gösterimlerine gelmeyi adet edinen Çağan Irmak’ı basın gösteriminde görünce koşarak yanına gittim. ‘Herkes için, komik bir film yaptım’ dedi… O an Çağan’ın kendi filmlerindeki ‘damar’ durumunu pek de dikkate almadığını düşündüm… Ama bu fikrimden çabucak vazgeçtim…
Çağan Irmak’ın tarzı daha çok dramla harmanlanmış, karakterleri duygusal hezeyanlara sokup bunun sevinç ve hüznünü seyirciye havale etmek yönünde gelişiyor. Prensesin Uykusu çok da ifade bulduğu gibi komik bir film değil. Her şeyden bir tutam konmuş, formülü tutturulmaya çalışılmış, sinemamızın ileri noktasına doğru arabasını hızlıca süren bir şoför edası var Irmak’ta…
Bir umut filmi, her yerinde umut damlaları var. Her türlü olumsuzluğa rağmen yüzünden gülümseme eksik olmayan Aziz, (çocukluğunun animasyonla anlatılması geri dönüşsel iyi bir fikir) yaşadığı tüm olumsuzlukların acısını Aziz’den çıkaran Seçil (bir varoş dilberi diyemesek de o tatta) ve hayatın onu bir süre uykuyla durdurduğu küçük Gizem (bizi masal alemine sokan ikinci geçek dışı kişilik). Bu üçlünün buluşan ve değişen hayatları, onları masala taşıyan gerçeklikleri, masaldan çıkaran halleri Çağan Irmak sinemasının bir klasiği sayılabilir aslında. Onun tarzı gerçeği masalla harmanlamaktan, ama gerçekliğini bozmadan sunmaktan geçiyor ve bu tarz çocuk kitapları yazan biri olarak bana çok iyi ve tanıdık geliyor. Çağan’ın filmlerindeki dramatik yapı sadece o anı değil, çevresini de kapsıyor
Filmde müzik grubu Redd’den, Yeşilçam sinemasına derin bir selama kadar (Genco Erkal’ın oynadığı İskender karakteri Yılmaz Atadeniz’in kulaklarını çınlatıyor adeta), masalsı ve fantastik bir tat var. Aziz’in gerçek dünyanın uzağına düşen yaşam algısı, her şeye karşı geliştirdiği pozitif bakış açısı, Seçil’in gerçek ve agresif dünyasıyla çakışsa da zıtlıklar filmi daha izlenir kılıyor. Evet bu film yine klişe, birçok olayı, duyguyu ve zamanı harmanlıyor ve bunu klişe yaptığını bilerek sunduğu için göze batmıyor, aksine gözümüzde sevimlileşiyor.
Filmin özellikle İskender ve Aziz’in ev arkadaşı Neşet arasında geçen bölümlerinde bir abartı var ama o da filmin fantazyasında eriyor bir süre sonra. Hatta filmin en keyifli anlarından biri hali geliyor. Küçük bir kızın uykuya yatması (Pamuk Prenses uykusu) ve o uyurken ona ulaşması için yapılanlardan oluşuyor bu film… Evet masal gibi… Çağan Irmak bir masal anlatıyor, dinleyip dinlememek size kalmış. Tiyatro oyuncularının ağırlığı filme farklı bir katmış, bir yandan ayakları yere basarken bir yandan bulutların üstünde dolaşan bir film olmuş… Ağlama ve gülme dengesi yarı yarıya yine…