Harry Potter’ın da sonu geldi

Serdar AKBIYIK

J.K. Rowling’in 7 kitaplık serisinin ilk kitabı 1997 yılında satışa çıktığında büyük bir başarı kazandı. Bu öyle bir başarıydı ki, öykünün filmi hemen 2001 yılında sinemalarda gösterime girdi. Annesi ve babası kötü büyücü tarafından öldürülmüş Harry Potter’ın yürek yakan hikayesi aslında çok da bilindik ama izleyicinin, okuyucunun vazgeçemediği bir kurguya sahipti. İngiliz yazar Rowling’in bu kitabı İngiliz oyuncuların performanslarıyla sinemaya taşındı. Çocuk oyuncular seçildi. Hepsi de çok başarılı oldu. Harry Potter’ı Daniel Radcliffe, Hermione’yi Emma Watson, Ron’u Rupert Grint canlandırdı. 10 yıllık süre içersinde bütün oyuncular büyüdü. Bu aslında seri bir film için yapılan en iyi planlama. Çünkü kitabın da aynen böyle bir dili var. Filmdeki çocuk kahramanların yaşı ilerledikçe kitabın dili de değişiyor ve seslendiği izleyici kitlesi kahramanlarla yıllar geçtikçe daha fazla özdeşleşiyor; bu Harry Potter serisinin başarısının altında yatan en büyük sır. İkinci önemli özelliği öykünün bir çocuk hikayesi olmasına rağmen sahip olduğu karanlık atmosfer. Asla klasik çocuk hikayelerine benzemiyor Harry Potter. Olabildiği kadar karanlık ve dramatik bir yapısı var. Hikaye boyunca Harry Potter’ın annesi ve babasının ölümü yetmezmiş gibi ona yakın olan herkes acısından nasibini alıyor. Her bölümde karanlık güçler iyi sihirbazlara geri adım attırıyor. Üstelik bu dünyanın iyi ve kötü sihirbazlarının politik durumu da güncel yaşamımızın gerçeklerinden renk alıyor.

Voldermort kötülerin en kötüsü ve onun en belirgin özelliği normal insanlara karşı duyduğu nefret. Özellikle sihirbazların normal insanlara iyi davranmasına veya kendilerini onlarla eşit görmesine asla dayanamıyor. Tam bir faşizm toplumu. Nazizmi ve Hitler’i resmediyor Rowling, Voldemort ve onu takip edenleri tasvir ederken. İyiler ise hep suskunlar. Hep geri adım atıyorlar. Toplumun değişimine tepki göstermiyorlar. Toplum içten içe kan kaybederken günlük hayatın monotonluğunun arkasına saklanıyorlar. Ta ki, her şeyi kaybedene kadar. Günümüzün dünya sistemine gerçekçi bir yaklaşım aslında. Batı dünyasının gittikçe faşistleşen düzeninin verdiği rahatsızlık Rowling’in kaleminde Harry Potter ve Voldemort’un mücadelesinde kendini buluyor. Harry Potter serisinin son kitabı olan Harry Potter Ve Ölüm Yadigarları, iki film olarak sinemaya aktarıldı. Finalin ilk ayağı 148 dakikalık uzun bir film olarak karşımızda. Dumbledore bir önceki macerada ölmüştü. Voldemort artık sistemi çok daha kolay ele geçirebilir. Harry hiçbir zaman olmadığı kadar yalnızdır. Ron ve Hermonie ile ilişkisi de bu zor günlerde sınanacaktır. Bu kaçma ve kovalamacada Harry’nin asasının kırılması olaya tuz biber eker. Voldermort ve Harry üstün bir asanın peşine düşerler. Hangisi asayı bulursa ölüm kalım savaşını o kazanacaktır. Filmin finali bütün hikayenin sonu olduğu için onu sinema salonlarına saklayalım. Yedi kitaplık hikayenin finali olan bu son kitabın ikiye bölünmesini çok yanlış buluyorum. Kendi içinde bir dengesi olan kitabın giriş, gelişme ve finalinin kurgusu kesinlikle bozulmuş oluyor. İlk bölümü 148 dakika seyreden ve kitabı okumamış herkes filmi çok ağır ve uzun buldu. Haklılar çünkü birinci bölümde olan olaylar gerçek bir finale ulaşamıyor. Halbuki son kitapta final ile bütün öğeler öyle yerine oturuyor ki, belki de serinin en heyecanlı bölümü. Ama sinemada final öyküsü ikiye bölünerek katledilmiş. Finalin ikinci ayağı çok heyecanlı olacak. En azından bu finalden zevk alabilmek için bu filmi de seyretmelisiniz.

Serdar Akbıyık
1967 yılında İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyal Antropoloji Bölümü'nü bitirdi. Erol Simavi Vakfı Gazetecilik Bursu'nu kazanıp iki yıllık eğitimden sonra Hürriyet Gazetesi'nde istihbarat muhabiri olarak mesleğe başladı. 1992 yılında Hürriyet Yazıişleri'ne geçti. 1993'te Spor Gazetesi'ni kuran grupta yer aldı. 1996'da Hürriyet Yazıişleri'ne döndü. 1999'da Star Gazetesi kuruluşunda bulunmak için Hürriyet'ten ayrıldı. 2000-2001 yıllarında Almanya'da Star Gazetesi'ni çıkaran grupta Yazıişleri Müdürlüğü yaptı. 2002'de Türkiye'ye dönüp Star Grubu'na bağlı olan ve yeniden yayımlanan Hayat Dergisi'nde görev aldı. Hayat Dergisi'nde ve Star Gazetesi'nde sinema eleştirmenliği yaptı. 2004 yılında Star Gazetesi Yazıişleri Koordinatörlüğü görevine getirildi. Halen Star Gazetesi İnternet Yayın Müdürlüğü ve sinema eleştirmenliğini sürdürmektedir. Star Gazetesi, Kral Müzik Dergisi ve internette çıkardığı Cinedergi'de sinema yazıları yayımlanmaktadır. 2007 yılında "Türk Sineması'nı Yönetenler" adlı yönetmenlerle yaptığı röportajları kapsayan bir kitap çıkardı.

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.