Fırat Sayıcı / Eleştiri / Kasım
Neden Çoğunluk?
90’ların sonunda Türk sinemasına taze bir nefes katan Yeni Sinemacılar, Serdar Akar, Önder Çakar ve Kudret Sabancılar gibi isimlerin birleşmesiyle oluşmuştu. “Gemide”, “Lalelide Bir Azize”, “Dar Alanda Kısa Paslaşmalar”, “Maruf” ve “Takva” gibi önemli işlerle Türk Sinema tarihinin seyrinin değişmesine de katkıları oldu. Gerçekçilik olgusunu eserlerine başarıyla yediren Yeni Sinemacılar, kendilerinden sonra gelen birçok yönetmen için de ilham kaynağı oldular. Kendi tanımlamalarına göre ne Yeşilçam’ın bilindik kalıplarına saplanıp kalıyorlar, ne de batılı trendleri alıp kopyalayıp yapıştırıyorlardı. 90 sonrası sanatsal ivmeyi hızlandırmak adına toplumsal sorunları da dert edinerek işlerine giriştiler. Yeni Sinemacıların en önemli avantajları ise şuydu; sadece entelektüel bir kesimin değil, halkın büyük çoğunluğunun da rahatlıkla seyredebilecekleri, sevebilecekleri filmler ortaya koymaları.
Yeni Sinemacıları kısaca hatırladıktan sonra gelelim söz konusu oluşumun son çalışması “Çoğunluk”a… Mertkan, babasının inşaatlarının getir götür işlerine bakar, arkadaşlarla alışveriş merkezlerinde sağı solu keser, arabayla turlar. Ne zaman ki Gül ile tanışır, boşluğu ve basitliği değerlendirmek için bir fırsat çıkar karşısına. Ne var ki babası Gül’ün kökeni konusunda şüphecidir. Ayrımcılıkla karşılaştığı ilk anda ona teslim olan Mertkan, çoğunluğa uyar, babasının kendisi için çizdiği yolda hayatına bir anlam bulur.
Beyazperde’de izlemeye doyamadığımız, her filminde adından söz ettirmeyi fazlasıyla hak eden usta oyuncu Settar Tanrıöğen, “Çoğunluk”da da filmin lokomotifi oluyor. Settar Tanrıöğen’in canlandırdığı Kemal karakteri defolarını kapatmak için şiddete ve zorbalığa başvuran kendisinden başkasını düşünmeyen, dışa ve yeniliklere kapalı, bencil bir tip. Karşısındaki insanı, bırakın farklı kökenden olmasını, aynı düşünce ve hayat yapısına sahip olmamasından dolayı bile reddediyor, istemiyor. Küçüklüğünden beri üstünde baskı kurduğu Mertkan’ı bile bu minvalde bir hayat tarzı kurması için zorluyor. Kendi hayatını yaşayamayan Mertkan ise, çoğunluğa uymaktan başka çare kalmayıncaya dek çırpınıyor, sağa sola çarpıyor. Kürt kökenli Gül’ü canlandıran Esme Madra’ya hakkını verirken, anneyi canlandıran Nihal Koldaş’ın da es geçilmemesi taraftarıyım. Filmin dişi tarafını anlatan bu iki kadın, erkek egemen bir toplumda ayakta kalma savaşı veriyorlar.
Çoğunluk’u yazan ve yöneten Seren Yüce kuşkusuz ki şimdiden işleri sabırla beklenecek isimler arasına girdi. Yazdığı ‘neredeyse’ eksiksiz senaryoyu on numara bir yönetimle filme yansıtan Yüce, bazılarının aksine, görüntü ve sesin ne kadar titizce sinemaya aktarılması gerektiğini de kavramış bir yönetmen. Filme getirebileceğim belki de tek eleştiri, finalden önceki yaklaşık 10-15 dakikalık kısım. Mertkan’ın kendisiyle hesaplaşma dönemini anlatan ve çoğunluğa uymaktan başka yapacağı bir şey olmadığını anladığı, yavaş yavaş çoğunluktan birine dönüştüğü süreç… Senaryonun sarktığı bu kısım, Mertkan’ın dönüşme nedenlerini daha net ortaya koyamadığı için başarısız. Sadece, inşaatta çalışan işçilere bağırmak, patronluk taslamak ya da silah barındırma ihtiyacını göstermek bu dönüşümün kanıtları için yetersiz kalmış.
Altın Portakal’da önemli ödülleri hak ederek alan “Çoğunluk”, Türk sinemasının içinde bulunduğu kafası karışık durumda, nasıl filmler üretilmesini gösteren, oturaklı, iyi hesaplanmış bir film. Seren Yüce’den ve tabi ki Yeni Sinemacılar’dan üretimlerini hızlandırmalarını ve böylesine yetkin filmler sunmaya devam etmelerini bekliyoruz.