Banu Bozdemir

Adana’yı son altı yıldır festival nedeniyle kesintisiz takip ediyorum, artık bilmediğim bir şehre değil, en azından büyük bir bölümünü bildiğim bir şehre gidip geliyorum. O yüzden Seyhan Oteli’nin önündeki inşaattan bile bahsedebilirim. Şehrin ana caddelerinden biri büyük çaplı bir düzenlemeye girince Adana trafiği iki kat artmış gibi geldi bana. Sıcağın Eylül ayını iplemeden şehrin üzerine yolladığı ışıklarından kaçmak üzere bizi her yere anında ve büyük hızla yetiştiren servislerden pek bir memnun kaldığımızı söylemeliyim. 17. Uluslar arası Adana Altın Koza Film Festivali bilindiği gibi birtakım iç ve dış olayları dert edinerek erteleme kararı almıştı. Normalde Haziran başında yapılacak olan festivalin starta çok az bir zaman kala erteleme yapması, festivali düzenleyenler, basın mensupları ve konuklar bazında pek iyi karşılanmamıştı. Sinemanın ‘eğlence’ yanının ağır bastığı düşüncesiydi bu ertelemeyi geçerli kılan. Ya da yıllardır festivalin ‘maddi’ sorunlardan oluşan duruma şaibeli yaklaşımıydı. Ben kendi adıma açıkçası ertelemeyi iptal kabul ederek, bu seneki Adana ve festival fikrini aklımdan çıkarmıştım. Kendimi o tarihlerde yapılacak olan Çanakkale Troia Film Festivali’ne hazırlamıştım ki oradan gelen ertelemeyle, tekrar yapılacağı duyurulan Altın Koza’ya sıkı sıkıya sarıldım. Nitekim gecikmeli, Türk filmlerinin biraz eskidiği, yeni filmlerin olmadığı (vizyon yüzü görmeyen bir tek Kavşak vardı) bir festival oldu bu sene Altın Koza… Amaç öncelikli olarak festivali yapmak olduğundan, eski programa sadık kalınmıştı. Ama Türk filmlerinin bu kadar yoğun bir üretim programında aynı kalması, eskimesi büyük bir talihsizlik… Çünkü Nergis Öztürk’ün bir yıl önce Antalya’da aldığı en iyi kadın oyuncu ödülünün burada tekrarlaması heyecan verici değildi, jüri eski bir ödülü hortlattığını düşünerek yanına Kavşak filminin oyuncusu Sezin Akbaşoğulları’nı da katmış. Bence ‘en’lik bir performansı yoktu Akbaşoğulları’nın, daha doğrusu rolünün… Jüri genelde ödülleri bütün filmlere dağıtmaya çalışsa da dört film arasında yaşandı ödül trafiği… Semih Kaplanoğlu’nun Altın Ayı’ya uzanan filmi Bal, Adana’nın da gözdesi oldu En iyi film ödülünü kazandı, aynı zamanda SİYAD ödülü de Bal’a gitti.
Filmin ikili ödül dağıtma sistemi En iyi yönetmen ödülünde de yaşandı. Kavşak’la Selim Demirdelen, Nefes: Vatan Sağolsun’la Levent Semerci ödülü paylaştılar. Kavşak dingin anlatımıyla ilgi çeken bir film… Festivalin tek yeni filmi olması ona karşı sempatimizi arttırdı ama filmin birtakım konularda seyirciden müneccim tavrı beklemesi soru işaretlerimizi arttıran bir etken oldu.
Adanalı olması nedeniyle herkesin ismini andığı Yılmaz Güney (Nur Sürer bu sene bir tane bile Yılmaz Güney filmi gösterilmediğinden yakındı) ve onun adına verilen Jüri Yılmaz Güney Ödülü Nesli Çölgeçen’in Denizden Gelen (Zeytin Dalı) filmine verildi. Mülteci konusuna eğilen filmin meselesinin olması bu ödülle özdeşleşmiş gibi… Bu kadar Yılmaz Güney adı geçince havaya uzanmış elleriyle koza tutan heykelciğe baktık Öteki sinema yazarı Murat Tolga Şen’le… Keşke heykel Cannes’da elleri heykel biçiminde yumruk şeklinde kalkmış Yılmaz Güney silüeti olsak dedik ama bu biraz gerçekleşmesi zor bir hayal gibi… Ya da ilerideki bir yılda olur… Önce festival yola devam edip etmeyeceğinin kendi içindeki kararını vermesi gerekiyor. Şehirde protokol adına göreve vekaleten devam eden devlet adamlarını görmek ayrıca manidardı. Sonuçta iptal edilen bir festival kısa bir zamanda toparlandı ve yapıldı. Sonuçta bu çabayı da takdir etmek gerek. Festivalin onur konuğu Theo Angelopoulos’un sinema üzerine yaptığı heyecanlı ve anlamlı konuşmayı unutmak istemem bir sinemacı olsam. Genç ve Türk yönetmenlerin çok şey var ondan öğreneceği sinema tutkusunu yaşamak ve göstermek adına… Hala sinemaya devam dedi, bu ödül bir sonlanış değil, bir devam ediş… Filmlerinin her karesinin görselliğine hayran olduğum Angelopoulos’un Adana’da olması çok güzeldi…
Gelelim tekrar ödüllere… Sinema eğer halk için yapılıyorsa Adana İzleyici (Halk) jürisi Ödülü ya Nefes: Vatan Sağolsun ya da Eyvah Eyvah olur dedik, Nefes : Vatan Sağolsun çıktı… Sonuçta Bal, Kavşak, Beş Şehir, Kıskanmak gibi filmleri halkın tercih etmediği festival filmleri… Festivalde kapanışa biraz geç gittiğimiz yer biraz protokol ve konuk dışı bir yerdi. Sona kalan dona kalır misali… Ama ben çok memnun kaldım oturduğumuz yerden. Özellikle de kızlarını almış gelmiş gerçek bir Adanalı teyze Selim Demirdelen’i Seda Sayan’ın kocasına benzetti ama ben hangisine benzettiğini anlayamadım tabii. Arkasından da ‘bak ceket giymiş’ diye ekledi ve biz orada grup olarak gülme krizi yaşadık. Sonra da açtılar çekirdek torbasını çitlemeye başladılar… Sonuçta onları festivali tabii. Sahneye çıkan ünlüler onlar için ünlüydü, tanıdıktı ama isimlerini bilmiyorlardı… ‘Aaa bu şey’ nidaları arkamızda çınladı durdu gece boyu…
Fantastik film Beş Şehir, senaryolarını uçuk bulduğum Onur Ünlü’ye en iyi senaryo ödülü kazandırdı, üç oyuncusunu ihya etti. Tansu Biçer en iyi erkek, Beste Bereket ve Bülent Emin Yarar en iyi yardımcı kadın ve erkek ödülünü kazandı. Umut Kurt, Beynelminel’de iyi bir rolde karşımızda olmuştu, Kavşak’ta Umut Veren Erkek Oyuncu Ödülü kazanması gecenin sunucusu Oktay Kaynarca’nın haklı eleştirisini aldı. ‘Hala umut mu veriyor’ dedi… Sonuçta oyunculuk anlamında yol kat eden bir oyuncu Umut Kurt. Suzan Genç Büyük Oyun’daki ilk ve başarılı oyunculuğuyla umut veren kadını oldu bu seneki altın kozanın… Ödül dağılımı bu şekilde oldu, onur ödülleri Atilla Dorsay ve Müjde Ar’a verildi. Müjde Ar Onur Ödülleri gecesinde yer alamadı, Dorsay uzun konuşmasıyla geceye damgasını vurdu…

Bu sene öğrenci kısa filmlerinin ön jürisindeydim, ön jürinin bu kadar es geçilmesine birazcık bozuldu açıkçası kendi adıma… Sonuçta o kadar filmi iki günde sürmenaj olmuş bir biçimde izledik ama ne basın bültenlerinde, ne gecelerde ne de herhangi bir ortamda adımız anılmadı, katalog da vardık neyse ki… Bu kadarcık alınganlık yapmayı hakkım olarak görüyorum sonuçta… Uluslar arası Akdeniz kısa Film Seçkisi’ni seyretme imkanı buldum bir gün boyunca ve başarılı örneklerle karşılaştım. Hilmi Etikan’ın yüzlerce filmi tek başına izlediğini ve seçtiğini biliyorum, o yüzden onu ayrıca takdir ediyorum…

Adana havası her daim sıcak olan bir şehir… Yazın serinleme yöntemi bicibici, taze yer fıstığı, şalvarcıları, Adana kebabı, taş köprüsü, Seyhan nehri kenarında uzayan keyifli yoluyla Adana bence bu festivali sonuna kadar hak ediyor… Adana’dan çıkan onlarca yazar, sinemacı, şair bu topraklarda sinemanın izini yaratmışsa, bundan sonra da o izi sürmek, sürdürmek gerekiyor… Sinema olan yerde üretim eksik olmaz, eğlencesi de olur, hüznü de, birlikte hareket etme duygusu da olur, hayata karşı koyma gücü de… Filistinli sinemacıların gelip ülkelerindeki sinemayı ve sinema koşullarını anlatmalarına imkan tanımak bile başlı başına sinemanın sadece eğlence olmadığının kanıtı… Sinemanın açtığı yola her daim girmek gerek…

ÖDÜLLER

En İyi Film Ödülü: Bal / Yönetmen: Semih Kaplanoğlu
Yılmaz Güney Özel Ödülü: Denizden Gelen (Zeytin Dalı) / Yönetmen: Nesli Çölgeçen
Jüri Özel Ödülü: Bal filmindeki rolü ile Bora Altaş’a Jüri Özel Ödülü’nü verildi.
Adana İzleyici (Halk) Jürisi Ödülü: Nefes: Vatan Sağolsun / Yönetmen: Levent Semerci
En İyi Yönetmen Ödülü: Selim Demirdelen / Kavşak ve Levent Semerci / Nefes: Vatan Sağolsun
En İyi Görüntü Yönetmeni Ödülü: Emre Erkmen / Kıskanmak
En İyi Senaryo Ödülü: Onur Ünlü / Beş Şehir
En İyi Müzik Ödülü: Selim Demirdelen / Kavşak
En İyi Kadın Oyuncu Ödülü: Nergis Öztürk / Kıskanmak ve Sezin Akbaşoğulları / Kavşak
En İyi Erkek Oyuncu Ödülü: Tansu Biçer / Beş Şehir
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Ödülü: Beste Bereket / Beş Şehir
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü: Bülent Emin Yarar / Beş Şehir
Umut Veren Kadın Oyuncu Ödülü: Suzan Genç / Büyük Oyun
Umut Veren Erkek Oyuncu Ödülü: Umut Kurt / Kavşak
En İyi Sanat Yönetmeni Ödülü: Soner Caner / Nefes: Vatan Sağolsun ve Nilüfer Çamur Giritlioğlu / Kıskanmak
En İyi Kurgu Ödülü: Çiçek Kahraman, Natalin Solakoğlu / Ses
SİYAD En İyi Film Ödülü: Bal / Semih Kaplanoğlu

 

Banu Bozdemir
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü mezunu. Sinema yazarlığına Klaket sinema dergisinde başladı. Dört yıl Milliyet Sanat dergisi ve Milliyet gazetesinde sinema yazarı, kültür sanat muhabiri ve şef yardımcısı olarak çalıştı. İki yıl Skytürk Televizyonunda sinema, sanat ve ‘Sevgilim İstanbul’ programlarında yapımcı, yönetmen ve sunucu olarak görev aldı. Antrakt Sinema Gazetesi’nde iki sene editör olarak çalıştı. Tarihi Rejans Rus Lokantasına hazırlanan ‘Rejans Tarihi’ ve ‘Rejans Yemekleri’ kitabının editörlüğünü yaptı. Rejans Rus lokantası başta olmak üzere birçok şirketin basın danışmanlığı görevini üstlendi. Film + sinema dergisine Türk sineması röportajları yaptı. Küçük Sinemacılar, Benim Trafik Kitabım, 'Çevremi Seviyorum' adı altında on iki tane ‘çevreci’, dört tane fantastik çevre temalı yirminin üzerinde çocuk kitabı bulunuyor. Sosyal medyada yolunu kaybeden bir genç kızın maceralarını anlattığı ‘Leylalı Haller’ yazarın ilk romanı. Kaşif Karınca ise beyaz yakalılara çocuk kafasıyla yazdığı ufak bir yaşam manifestosu özelliği taşıyor. TRT’ye çektiği ‘Bakış’ adlı bir kısa filmi bulunuyor. Halen aylık sinema dergisi cinedergi.com'un editörü, beyazperde.com ve öteki sinema yazarı. Kişisel yazılarını paylaştığı banubozdemir.com sitesi de bulunan yazar filmlerde ve festivallerde jüri üyesi olarak görev alıyor, filmlere basın danışmanlığı yapıyor, sinema ve kısa film atölyelerinde ders veriyor. Çocuklarla sinema ve çevre atölyeleri düzenliyor.

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.