Milla Jovovich birbirinden farklı iki yaşamı içinde barındırıyor. Ünlü bir fotomodel, bir sinema yıldızı, iyi bir anne, aşçı ve dövüş sanatları ustası. Ama herşeyden önce narin, yeşil gözlü öldürülemeyen Resident Evil’in Alice’i o…
Serdar Akbıyık
Ukrayna’nın en güzel kadını kim diye sorsak çoğu erkek Milla Jovovich der herhalde. Maviye çalan yeşil gözleri ince ve uzun vücuduyla beyazperdeden önce moda dergilerinin dikkatini çekti Jovovich. Ukrayna’da dünyaya gelen güzel yıldızın annesi de bir aktirist. O dönemde anne Galina Jovovich Sırp bir doktora gönlünü kaptırıyor. Milla 1975’te doğduktan sonra 81’de ABD’ye göç ediyorlar. Milla annesinin bütün güzelliğini almış ya hemen moda dünyasının ilgisini çekiyor. Dha 9 yaşında çekilen resimleri bir çok moda dergisinin kapağını süslüyor. Milla’nın en büyük dramı ise babasının hapise düşmesi. Uzun bir dönem hapis yatan baba anne tarafından terk ediliyor. Galina Milla’yı da alıp Los Angeles’a taşınıyor. Milla bütün bu bunalımlar içinde kariyerinde hızla tırmanıyor. Moda dergileri, kapaklar derken ünlü markaların yüzü olmaya başlıyor. Chanel, Versace, Emporio Armani, Donna Karen, DKNY, Celine, P&K, H&H ve kariyerini devam ettirdiği L’Oreal için reklam kampanyalarında oynuyor. Uzun sure Giorgio Armani’nin parfümlerinin yüzü oluyor. 2009’dan beri Donna Caran’ın Cashmere Mist parfümü tanıtımlarında onu kullanıyor. Bu kariyer devam ederken sinemadaki başarısı da ayrı bir hikaye. Sanki iki insanın bütün yaşamını kendi vücudunda irleştiriyor Milla Jovovich. 1988 yılında Disney Chanel filmi olan The Night Train to Kathmandu filminde ilk sinema tecrübesini yaşıyor. Birçok televizyon dizisi ve birkaç filmden sonra 1991 yılında Return to the Blue Lagoon ile iyice dikkatleri çekiyor. Ama asıl patlamasını 1997’de Bruce Willis ile başrolü paylaştığı Beşinci Element ile yapıyor. Filmin yönetmeni Luc Besson ile iki yıl süren bir ilişkiden sonra Jovovich bence hakkı yenen ama müthiş bir performans gösterdiği 1999 yapımı The Messenger: The Story of Joan of Arc filminde kendini kanıtlıyor. Ama dünya bu işte 2002 yılında başrolünü oynadığı Resident Evil filmi onu bambaşka bir kahraman haline getiriyor. Bu ay vizyona girecek olan Resident Evil: After Life ile serinin dördüncü filmini çeviren Jovovich üç yıl evvel doğurduğu kızının babası ve Resident evil’in yönetmeni Paul W.S. Anderson ile beraberliğini sürdürüyor. Jovovich ni kadar narin bir fiziğe sahip olsada bu vurdulu kırdılı seriyi kafasına takmış durumda. Bütün o narinlik Uzak doğu dövüş sanatlarına duyduğu ilgiye mani olmamış. Brezilya dövüş sanatı Jiu Jitsu ise sanatçının uzmanı olduğu bir spor. Rusça, İngilizce, Fransızca bilen sanatçının iki insanın hayatını tek vücutta yaşaması bakalım ne kadar sürecek. Ünlü bir model, bir sinema yıldızı, anne ve dövüş, sanatları uzmanı, iyi bir aşçı ve daha neler neler. Milla Jovovich anlatmakla bitmiyor.