Serdar Akbıyık

Misafir filminin çekimlerinden gelen ve ayağının tozu ile Ajanda’nın sorularını yanıtlayan Lale Mansur, her oyuncunun kişiliğini ortaya koyması gerektiğini söyledi. “Beni ırkçılar sevmesin çünkü ben ırkçı değilim diyen Mansur bazı oyuncuların hangi takımı tuttuğunu bile söylemediklerinden yakındı…

 

Sinemamızın önemli isimlerinden Lale Mansur yeni filmi Misafir’in sırlarını bizim için açtı. Ozan Aksungur’un yönettiği filmed Mansur’a Halit Ergenç eşlik ediyor. Yönetmenin filme bakış açısından çok memnun olduğunu söyleyen Mansur oyunculuğun cesaret gerektirdiğini söyledi. Bazı oyuncuların hangi takımı tuttuğunu bile belli etmediklerini çünkü izleyicinin tepkisinden korktuklarını söyledikten sonar “Benim böyle bir korkum yok. Mesela beni b.ir ırkçı sevmesin çünkü ben ırkçı değilim diyerek kendi kriterlerini de ortaya koydu. Sinemadan yola çıkarak hayat üzerine de yapılan güzel bir sohbet oldu. İşte karşınızda Lale Mansur.

Yeni filminiz Misafir’in projesi size nasıl geldi?
Ozan Aksungur’un yönetmenliğini yaptığı ilk film. Bana 2.5 yıl önce ulaştı. O sırada Aksanat’ta ‘Antiloplar’ isimli bir oyunda oynuyordum. Aksanat’a geldi, kendisiyle orada görüştük. Seneryoyu verdi. Okur okumaz projeyi kabul ettim. Çok iyi düşünülmüş, çok güzel yazılmış bir senaryo. İlk yıl para bulunamadı. İkinci yılda başrol için Halit Ergenç ile görüşmüştü. Halit ile birlikte oynayacaktık. Maddi sorunlar nedeniyle filmin çekilip çekilemeyeceği belirsiz olduğu için, Halit başka bir film için anlaşma yaptı. Ozan da inatla bekledi kastını ve bu sene nihayet çektik. Çekimler Kütahya’da yapıydı. Ben kendi adıma bu projede yer aldığım için çok mutluyum.

Rolünüz hakknıda biraz bilgi alabilir miyiz?
Cilveli, kasabalı bir kadın.

Filmin konusu hakkında pek konuşmak istemiyorsunuz sanırım.
O konuda bilgileri Ozan versin. Film Antalya Film Festivali’ne yetişecek büyük ihtimalle, montaj bitmek üzere.

Türk sinemasında set zamanı. Hala ‘Yaz ölü sezon’ alışkanlığını bırakamadılar. Bu setlerde de dikkatimizi çeken şey filmlerin neredeyse yüzde 80’inin yönetmenlerinin ilk denemesi ve sesli çekim olması. Siz bu denemelere nasıl bakıyorsunuz?
Dublaj hiçbir zaman sesli çekimin verdiği sonucu vermez. Buna imkan yok. Geçen yıl İlksen Başarır ile ‘Başka Dilde Aşk’ projesinde senaryoyu akşam üstü 5’te aldım, saat 6’da telefon edip rolü çok beğendiğimi ve oynayacağımı haber verdim. Gerçekten de mutluyum ve bence çok iyi bir senaryoydu. Onlar bu sene de çok güzel bir film çektiler. İlksen ve Mert Fırat senaryoları birlikte yazıyorlar. Bence çok başarılılar. O sette de çok memnundum ve mutluydum.

Onların özelinde bu durumu genelleyebilir miyiz?
Bilemem ama genç yönetmenler geliyor. Bir de ben kısa film jürilerinde de epey bulundum. Meraklı olduğum bir alan. Oradan gelenleri gördükçe; tamam dedim, sırtımız yere gelmez. Müthiş insanlar geliyor. 1992 yılında Düş Gezginleri’nde rol alacağım zaman herkes bana “Sen deli misin? Sektöre bak, nereye gidiyorsun” diye tepki göstermişti. O günden bu yana çok şey değişti. Zaten yurt dışında alınan başarılardan da belli oluyor. Geçen sene 70 ya da 80 film çekildi. Bu sene kaç tane çekiliyor bilmiyorum. Bildiğim dünya kadar film var çekilmekte olan. Bunlar çok önemli. Ben bu durumu çok olumlu buluyorum.

Söylediklerinizden Türk sinemasının biraz sektörelleştiğini düşünebilir miyiz?
İnşallah. Bu çeşitlilik çok önemli. Ama önümüzde çok ciddi bir sorun var, mesela televizyon için konuşacak olursak; bana kalırsa Türkiye’de madencilik en korkunç iş kolu, daha sonra İstinye’deki tersane geliyor, üçüncü sektör ise bizim dizi sektörü. Bu nasıl düzelir, ne yapılır bilmiyorum. Dünyanın hiçbir yerinde bu felaket, bu çalışma şartları yok.

O zaman şunu da konuşmak gerekiyor, dizi sektörünnü çalışma durumu felaket. Halbuki sinemaya oyuncu sağlayan yer artık televizyon
Birçok genç yönetmen de hiç tanınmamış insanlarla çalışmak istiyor. Dediğim gibi bir de tiyatro var. Tiyatroda oynayan çok iyi bir ekip var. Birçok genç, iyi oyuncu var.

Ama yine diziden gelen oyuncuların oynadığı filmlerin gişe yaptığını görüyoruz.
Film iyiyse yapıyor, kötüyse iki seksen yatıyor.

Böyle olduğunu düşünürsek; bu iyi bir yapılanma mı? Diyorsunuz ki dizi sektörünün çalışma şartları kötü, yeni bir oyuncunun bu şartlardan zarar görmemesi mümkün mü?
Çok inatçı olmanız ve kendinizi çok zorlamanız gerekiyor. Şartlara teslim olmamak için elinizden geleni yapmanız gerekiyor ki gerçekten kolay değil.

80 döneminde bence Türk sinamasında kadın olmanın en önemli ve cesaretli örnekleri verildi. Fakat şimdi bu sanki biraz geriye gitti. Sanki daha melodramatik filmler yapılıyor. Bu konuda yorumunuzu merak ediyorum.
Ben hiç öyle görmüyorum. Herkes üstüne düşeni yapıyor. Ama dizide daha dikkatli oluyor olabilirler. Magazin basınına gelince; o tamamiyle oyuncunun kendi karar verebileceği bir şey, ben magazin basınına nereyi, ne kadar açacağım. Benimki bilemediniz en fazla salonuma kadar gelir. Koridoru geçip, yatak odasına girdiği anda, avantajları var, korkunç dezavantajları var. Ben bu avantajlardan yoksun kalmayı tercih ediyorum. O sizin vereceğiniz bir karar ve duruşunuzla zaman içinde tanınıyor ve biliniyorsunuz. Gerçekten, bir noktaya kadar. Buna kendilerinin karar vermeleri gerekiyor. 80’ler, çok önemli filmler yapılan dönem. Atıf abinin yaptığı kadın filmleri zaten başlı başına bir dönem. Bir takım klişelerin kırılmaya başlandığı bir dönem.

Şu an o dönemin devamı mı yaşadığımız?
Öyle bir insana soruyorsunuz ki, ben 92’de ‘Düş Gezginleri’ ile girdim. Lezbiyen bir fahişe rolüydü, böyle bir rol oynadığım için hiç de başıma böyle bir şey gelmedi. O dönemde de çok cesur olarak adlandırılmıştım. Ben öyle görmüyorum. Ben bir oyuncuyum, bu senaryoyu kabul ettiysem; senaryo bunu gerektiriyorsa ben bunu yaparım. Bu kadar basit.

Bu dönemde bu tür senaryoları kabul eden isim neredeyse yok.
Daha geçen sene ‘Başka Dilde Aşk’ta Saadet’in rolu çok başarılıydı. Gençlerden Nergis var. Bir sürü insan var, iyi bir senaryo geldiğinde bunu anlayıp, kavrayıp; senaryonun gereklerini yerine getirecek bir sürü insan var.

O zaman birazda siyasi gidişe göz atalım. Türk sinemasında son dönemde siyasi filmin az olduğunu düşünüyorum. Buna katılıyor musunuz?
Şu anda ne çekildiğini bilmiyorum pek. Bence bunu yanlış adrese soruyorsunuz. Ben bir oyuncuyum. Senarist olsam bu konuda filmler yazardım, kimse elimden kaçamazdı.

Ama söyledikleriniz çok önemli. Sizin söyledikelrinizin endüstriye çanak tutması lazım.
Ben sadece gizlemiyorum. Bazı oyuncular var, tuttuğu takımı bile söylemiyorlar, beni diğer takımdakiler sevmez diye. Ben daha açık olmaktan yanayım. Dediğim gibi, örneğin bir ırkçı beni sevmesin, Hata eder çünkü ben ırkçılığa karşıyım. Dolayısı ile kendimi açık ediyorum. Sevmesinler, çok doğrudur.

Şu an endüstriye baktığımız zaman sizin kriterleriniz çok net. Hepsini de ortaya koyuyorsunuz.
İyi senaryo bekliyorum, anlaştığım, anlaşacağıma inandığım yönetmen olmalı. Ozan ile hiç çalışmamıştık ama çok mutlu oldum. Gerçekten çok zevkli bir setti. Halit Ergenç’le de çok iyi anlaştık, başka türlü bir insan. Geçen sene ‘Başka Dilde Aşk’ta İlksen ve Mert ile tanıştığım ve şu anda hayatımın içinde oldukları için mutluyum. Bunu kaç kişi için söyleyebiliyoruz. İlksen olağanüstü biri, Mert de öyle. İlhan Temelkuran’ın göçmenlerle ilgili olan filmi son derece siyasi bir filmdi. ‘Sonbahar’ son senelerde gördüğüm en iyi filmlerden biriydi. Yapılıyor, yapılmıyor değil. İlksen’in şu anda çektiği filmi biliyorum. Çok önemli bir konusu var. Bir dertleri var, söylemek istedikleri bir şey var. Laf olsun, torba dolsun, gişe yapsın zihniyetinde olmayan ciddi bir grup var.

İlksen Başarır’dan laf açılmışken; kadın yönetmenlerin ne kadar az olduğu bilinen bir gerçek.
Yönetmen olarak ben Mahinur Ergin ile çalıştım. Çok mutluydum. Çok beğenirim kendisini. İlksen ile çalıştım. Bir de prodüktör olarak Tomris ile çalıştım. Yönetmen olarak çalışmadık hiç. Az var ama mesela ‘Pandora’nın Kutusu’ müthişti. Handan İpekçi var, o da şu an film çekiyor. Bence fena değil durum.

Yeni oynadığınız filmde bir kasaba öyküsü var.
Kütahya’da aslında, kasaba değil ama çok kapalı ve sıkışık bir alan.

Bütün bu filmleri çekenlerin genel olarak eleştirdiği gişe filmlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Onlar da olacak. Recep İvedik’in niye eleştirildiğini biliyorum, farkındayım. Cem Yılmaz’ın nesini eleştiriyorlar. Gişe yapmak ve para kazanmak bir suç haline mi geldi?

Dizilerdeki endüstirinin çalışma şartlarından rahatsız olduğunuzu söylediniz. Oyuncu bazında buna karşı bir tepkiniz oldu mu?

Oluyor ama kendi başıma bir tepki vermek yetmiyor. Son derece yetersiz bunu hep beraber çözmemiz gerekiyor. Oyuncular, set işçileri, hepbirlikte bir yola girilmesi gerekiyor. 90 dakika dizi haftada hiçbir yerde yok. Medeni bir ülkede yok böyle bir şey. Nasıl oluyor bu iş? İnsanların kanından, canından, uykusundan. Başka nasıl yapacaksınız. Niye bu 90 dakika. Bakın çok güzel bir dizi vardı ‘Qrders’ diye. Üç sezon izledim, dördüncüyü arıyorum arıyorum bulamıyorum. Nerede bu dizi, çekiliyor mu, çekilmiyor mu diye bir araştırdım. Yılda 8 bölüm çekiyorlar. Yeni bitiyor. 4. sezon bitiyor şimdi. 8 bölüm çekiliyor, o zaman dizi oluyor bu.

Yurt dışında sendikalar önemli. Herhangi bir sendikaya üyemisiniz?
Değilim, ÇASOD’a üyeyim.

Peki şu anki dernekler, bu konuyla ilgili yeterli uğraş verdiklerini düşünüyor musunuz?
Epey uğraşan var. Oyuncu Bir kurulmuştu. Bir eksikleri varmış. Tekrar gayret edenler var. Sadece oyuncularla olacak bir şey değil. Bir düzenlemeyle olmalı. Çalıştıramazsınız bu şekilde insanları. Bakın geçen sene aramızdan iki kişi öldü. Bizim telef olmadığımıza şaşmak gerekiyor. Ben birçok sette kaç kere gördüm, insanlar sapır sapır dökülüyor. Bayılıyor, acile gidiyor. Acilden sonra ne oluyor, tekrar sete geliyor. Böyle çalışmayan bazı prodüksüyon firmaları var. İşini önceden hazırlayıp, akşam 8’de 9’da medeni bir saatte bitirenler var ama bunlar azınlıktalar. Onun dışında tam bir köle gibi çalıştırıyorlar.

Eylülde biliyorsunuz festivaller var. Adana Film Festivali ertelenerek Eylül’e gelmişti? Bir karmaşadır gidiyor. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?
Bir kere Adana Film Festivali’nin basında açıkladıkları iptal edilme nedeni saldırı olması, askerlerin ölmesi. Şimdi sinema eğlence değil, bunu festival komitesi anlamadıysa başkasının anlamasını nasıl bekleriz. Ama bana öyle geliyor ki muhakkak başka nedenler vardır. Maddi nedenler vardır. O bir bahanesi gibi geliyor bana açıkçası. Sanatın eğlence tarafı da var ama bu bir eğlence değil. Festivallerde göbek atmıyoruz. Derdi olan filmler konuşuyo

Filminiz de Antalya’ya katılacak.
Evet, inşallah.

Filminiz ile ilgili benim size sormadığım söylemek isteidğiniz bir şey var mı?
O kadar mutlu çalıştım, o kadar heyecanla bekliyorum ki nasıl olduğunu. Ben senaryoyu okuduğumda başka bir film canlanmıştı gözümde. Sonra epey prova yaptık, Halit, ben ve Ozan. Farkına vardım ki ben başka bir filmin içindeyim. Sonra çekime gittim, filmin ağırlıklı bölümü karakterin evinin içinde geçiyor. O evi görünce farkettim ki daha da başka bir filmin içindeymişim. Bundan çok mutlu oldum ben.

Bu dediğinizden yönetmenin filmi yoğurduğunu söyleyebilir miyiz?
Çok iyi biliyordu ne istediğini, çok iyi aktarıyordu ve çok zevkli çalıştık. Bence çok iyi bir yönetmen geldi. Geliyor diyemeyeceğim çünkü geldi.

Serdar Akbıyık
1967 yılında İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyal Antropoloji Bölümü'nü bitirdi. Erol Simavi Vakfı Gazetecilik Bursu'nu kazanıp iki yıllık eğitimden sonra Hürriyet Gazetesi'nde istihbarat muhabiri olarak mesleğe başladı. 1992 yılında Hürriyet Yazıişleri'ne geçti. 1993'te Spor Gazetesi'ni kuran grupta yer aldı. 1996'da Hürriyet Yazıişleri'ne döndü. 1999'da Star Gazetesi kuruluşunda bulunmak için Hürriyet'ten ayrıldı. 2000-2001 yıllarında Almanya'da Star Gazetesi'ni çıkaran grupta Yazıişleri Müdürlüğü yaptı. 2002'de Türkiye'ye dönüp Star Grubu'na bağlı olan ve yeniden yayımlanan Hayat Dergisi'nde görev aldı. Hayat Dergisi'nde ve Star Gazetesi'nde sinema eleştirmenliği yaptı. 2004 yılında Star Gazetesi Yazıişleri Koordinatörlüğü görevine getirildi. Halen Star Gazetesi İnternet Yayın Müdürlüğü ve sinema eleştirmenliğini sürdürmektedir. Star Gazetesi, Kral Müzik Dergisi ve internette çıkardığı Cinedergi'de sinema yazıları yayımlanmaktadır. 2007 yılında "Türk Sineması'nı Yönetenler" adlı yönetmenlerle yaptığı röportajları kapsayan bir kitap çıkardı.

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.