“Kadının adı var ama kendi yok!”
Anadolu’nun ücra sinemalarında oynatılmaktan yorulmuş, her tarafı çizik içindeki, jeneriği bile olmayan filmlerin sahte gülüşlü kadınlarıdır onlar… Kadının her alanda sömürülmesine alışmış bir toplumun sinemasında iliğine kadar sömürüldükten sonra damgalanarak, cüzzamlı bir ucube gibi dışlanan ve kendi karanlığında yaşamaya mahkûm edilen “Seks Furyası”nın yıldız oyuncuları bellidir. 70′lerin bu lanetli sinemasının “pornocu” olarak hatırlanan ve aslında çok azı öyle olan, başta gelen oyuncuları; Arzu Okay, Zerrin Egeliler, Melek Görgün, Feri Cansel, Mine Mutlu, Figen Han, Dilber Ay, Zerrin Doğan gibi isimlerdir.
12 Eylül sabahı uzunca sürecek sıkı bir yönetime merhaba diyen Türk sineması ve halkı için bu isimler bir gecede emekli edilivermiş ve çoğu bir daha asla sinema yapma şansına kavuşamamışlardır.
Türkan Şoray, Fatma Girik, Hülya Koçyiğit, Filiz Akın gibi asıl yıldızların biraz da arkalarındaki güçlü adamlar sayesinde her başrolü kaptığı zamanda onlar da farklı bir alanda yıldızlaşmayı denediler; Seks komedileri!
70’lerin başında İtalyan erotik komedilerinin memlekette kapalı gişe oynamasından heveslenen ucuza film çıkarma heveslisi yapımcıların bu roller için ihtiyacı olan kadınlar öncelikle Yeşilçam oyuncuları arasından çıktı. Mine mutlu ve Arzu Okay bu dönemin iki yıldızıdır. Aslında pek çok eli yüzü düzgün yapımda, büyük oyuncularla karşılıklı oynamış iyi oyunculardır ama sömürünün nereye kadar gidebileceğini ve muhafazakâr bir toplumda “seks yıldızı” olmanın nelere mal olacağını göremeden bu filmlerde oynamışlardır.
Mine Mutlu soyadıyla pek benzeşmeyen trajik bir hayat yaşadı. Yeşilçam’ın kaybedenlerinden biri olmanın korkusuyla bulaştığı erotik furya sonsuza kadar lanetlenmesine yol açtı. 42 yıllık kısa ömründe henüz 19’undayken çevirdiği filmlerle sinemayla tanışır. Önceleri yardımcı kadın ve genç kız rolleriyle boy gösteren Mutlu, daha sonraları özellikle romantik salon komedilerinin aranılan başrol oyuncusudur. Fakat bu geçici bir durumdur ve Mutlu’ya yapılan teklifler giderek azaldığında “öteki” yapımcılara evet demek zorunda kalacaktır. Mine Mutlu, furya 1979’da “porno”ya dönüşmeden çok önce sinemadan ayrılmıştı, ama ne yaptıysa olmadı. 1974-1975 yıllarını içine alan bu iki yıllık süre içinde bu tür filmlerde oynayan Mine Mutlu daha sonra sinemayı bırakıp sahneye çıktı, şarkıcılık yaptı. Mine Mutlu, Uzun yıllar göğüs kanseriyle boğuştuktan sonra 30 Eylül 1990’da henüz 42 yaşındayken sessiz-sedasız bu dünyadan göçüp gitti.
Arzu Okay ise furyanın hemen başında oyuncu olarak filmlerde vücudunu cömertçe sunmuş, zavallı kadın imajını yerle bir edip sevişmekten zevk alan kadını izlettirmiştir. Ama gidilen yolun yol olmadığını gören Arzu Okay, sinemadan uzaklaşarak günümüzde de adından söz edilen başarılı bir iş kadınına dönüşmüştür. Arzu Okay oyun gücü ile diğer seks yıldızlarından çok daha ötededir. Ayrıca hala röportaj verip “Evet, ben bu filmlerde oynadım…” diyecek kadar da cesur yürektir.
Elbette hepsi bu kadar cesur değildir bu kadınların… Örneğin Figen Han, onlarca afişe ve hala ortalarda dolanan filmlere rağmen bu tarz filmlerde asla oynamadığını söyleyerek acıklı bir inkâr içine girecektir. Hâlbuki furyanın en çok hatırlanan oyuncularından biridir. Elbette anlaşılabilir bir korkudan kaynaklanır bu… Sonrasında zar zor kurulan hayatlarının dağılacağından duyulan endişe… Ayrıca furyanın erken dönem oyuncularının nedense hep acıklı öyküleri vardır. Belki de bu yüzden istismara bu kadar açık olabildiler. Mesela hala muhteşem ama biraz da erkeksi güzelliğiyle hatırlanan Feri Cansel… Asıl adı Feriha olup Kıbrıs Türk’üdür. İngiltere’de kuaförlük yapmış, Türkiye’ye geldikten sonra İngiliz vatandaşlığını bırakıp Türk vatandaşlığına geçmiştir. Erotik furya öncesinde bazı filmlerde yan rollerde oynayarak ünlenmiş, silikon göğüsleri ile dönemin erotik yıldızları arasında sivrilmiş fakat özel hayatında asla mutlu olamamıştır. Göğüslerine estetik yaptırdıktan sonra gazetelere “estetik görünümü için zaruri olarak geçirmiş olduğum göğüs ameliyatımın neticesinde Yeşilçam’ın değişmez güzel göğüslü kadını olmamı sağlayan ve en güzeline kavuşturan eşsiz, muktedir, sanatkâr opr. Dr. Mümtaz Seçkiner’e gazeteniz tavassutu ile sonsuz teşekkürlerimi bir borç bilirim.” diye ilan vermişliği de olan Feri Cansel çevresinde dobra, dürüst ve lafını sakınmaz bir kadın oyuncu olarak nam salmıştır. Yönetmenler tarafından da sevilen aranan uyumlu biridir. Fakat sivri dili sonu olmuş, aslında çok sevdiği ve çevresindekiler tarafından “karıncayı bile incitmeyecek bir adam” denilen sevgilisi Melih Ük tarafından bıçaklanarak öldürülmüştür. Feri Cansel çok az filmde oynamasına rağmen hala hatırlanan delişmen bir Yeşilçam perisidir.
Yine furyanın başında bu tür filmlerde oynayan, 1974′de sinemaya başladıktan kısa süre sonra Rejisörün yatak Odası filmi ile erotiklere geçiş yapan ve türün aranılan oyuncularından olan Karaca Kaan, vücudunu cömertçe sergilemekten çekinmeyen, sert karakterli fakat şuh olmayı da başarabilen bir oyuncudur. Suriyeli bir ailenin kızı olarak ilginç yüz hatlarına sahiptir. Bir çok kez evlenen fakat “erotik star” olmanın lanetinden kurtulamayan Karaca Kaan’ın tüm evlilikleri bu sebep yüzünden bitmiş, oyuncu furya bittikten sonra bir süre sahnelerde şansını denemiş, en sonunda da emlakçılık yapmaya başlayarak sinema ve sahneden elini eteğini çekmiştir. Karaca Kaan filmleri eğlencelidir. Ayrıca şahsi kanaatim; kendisi Yeşilçam’ın en güzel isimli bayan oyuncusudur.
Diğer bir lanetli yıldız olan ve 1967 yılında siyah-beyaz filmler döneminde Felaket Sözcüsü adlı filmle sinemaya başlayan Melek Görgün, 1970′li yılların ortalarından itibaren erotik filmler akımında da yer aldı. O’nun Hikâyesi adlı filmle popüler oldu. 1978 yılında Erotik’den pornoya geçiş yapıldığı dönemde sinemayı bırakan sanatçı 100 civarında filmde rol almıştır. En bilinen filmi Acı Prinç’dir. Filmleri dışında özel hayatı ve cesur açıklamalarıyla magazinde de yer bulmuş, dönemin zengin bekârları için gözde sevgili olmuştur. İlginç, erkeksi hatları olan bir yüzü, avrupai bir fiziği vardır. Oyunculuğu da üst seviyededir ama yönetmen ya da yapımcı sevgilisi olmadığı için “bazıları” kadar ünlü olup şu an saygı görmekten uzaktır.
Furyanın en güzel kadınlarından biri sayılan ama aslında erkek olarak dünyaya gelen, Adnan Şenses ve Gazanfer Özcan ile erotik bir filmi dahi bulunan (Ah Nerede Vah Nerede) Emel Aydan ise seks furyası döneminin en bilinen ve belki de en uçarı isimlerindendir. Yeşilçam’ın ilk transseksüel yıldızlarından biridir. 1951 yılında doğan Emel Aydan yurtdışında ameliyat olduktan sonra bir süre Türkiye’ye dönmemiş, İtalya’da gece kulüplerinde striptizci olarak çalışmıştır. Bu dönemde Rita Santiago adını kullanan Emel Aydan’ın erkeklik ismi Erdoğan Kaşif’tir. “Ye Beni Mahmut”, “Horoz Gibi Maşallah”, “Vur Vur Kaç Kaç” oynadığı filmlerden bazılarıdır.
Şimdiye kadar isimlerini andığımız kadınların hiçbir öyle addedilmelerine rağmen porno filmlerde oynamamış genelde sulu zırtlak komedilerde yer almıştır ama birazdan bahsedeceğimiz iki isim, cinsel dozun iyice artarak erotiğin yerini pornoya bıraktığı ve türün kendi kendini tükettiği 1979 yılında pek çok filmde oynamıştır. Zerrin Doğan ve Dilber Ay…
Seks filmlerinin tüm sektöre egemen olduğu, tırmanışın zirve yaptığı bu dönemde 4 tanesi porno olmak üzere 131 seks filmi çekiliyordu. Bu döneme kadar pek çok yıldız oyuncu vücudunu cesurca sergilemiş fakat daha ileri gitmeye cesaret edememişlerdir. 1979 yılında Naki Yurter’in yönetmenliğini yaptığı “Öyle Bir Kadın ki” (1979) filmi çekilen ilk uzun metrajlı porno filmimiz olarak tarihteki yerini almıştır. Bu filmde bütün güzelliğini gözler önüne seren Zerrin Doğan ise ilk porno yıldızımız olarak kayıtlara geçmiştir. Kendisi çok duru bir güzelliğe ve esaslı bir oyunculuğa sahiptir ama çok yanlış zamanda bu mesleğe adım atmıştır. Zerrin Doğan Google’ da en çok aratılan isimlerden biridir ayrıca… Dilber Ay’a gelirsek… Yeteneksiz bir oyuncu olduğu gibi sadece soft filmler çekmek yerine sert seks filmlerinde oynamış ve bu tür filmlerin iyice merdiven altı üretime kaymasına sebep olmuştur. Seks sahnelerindeki abartılı oyunculuğu Şarlo filmlerinde rastlanacak mimikler içerir. Geçen zaman sebebiyle mastürbasyon malzemesi olarak dahi önemsenmeyecek filmlerde oynayan ama 79-80 arası dönemin Zerrin Doğan’la birlikte yıldız oyuncusu olması sebebiyle indekslenmek mecburiyetinde olan bir Yeşilçam çıplağıdır. Şarkıcı Dilber Ay’la hep karıştırılmasına rağmen bir ilgisi yoktur, sadece isim benzerliğidir.
Seks furyasının en lanetlenmiş oyuncusu ve gerçek kraliçesi Zerrin Egeliler ise tüm referansları ile “Sultan” olarak bilinen Türkan Şoray‘ın karanlık, kirli ve şehvetli bir aynadaki aksi gibidir. Onu Arzu Okay dâhil tüm diğer erotik oyunculardan ayıran temel nokta tıpkı Türkan Şoray gibi müthiş bir ifadeye sahip gözleridir. Hipnotize edici bakışları, sevişme sahnelerinde bile ilgiyi gözlerine kaydırır. Gözleriyle hiç konuşmadan oynayabilecek kadar jest yapabilen bir oyuncu olarak sadece “Erotik furyanın” ilgisini çekmiş olması Türk sineması adına gerçek bir kayıptır. Fellini filmlerinden fırlamış doğurgan vücudunu sergilemekten çekinmez. Büyük göğüslü, etine butuna dolgun, kusurlu ama sonsuz bir şehvete sahip kadınların eşşiz bir buluşmasıdır Zerrin Egeliler bedeni ve bu beden Türkan Şoray’ın gözleriyle buluştuğunda Türk sinemasının en ıskalanmış oyuncularından birini vücuda getirir… Seks furyasından önce oyuncu olarak var olmamasına rağmen kendinden beklenenin çok ötesinde bir kalite ile oynayan, sevişme sahnelerinde jest yapabilen, mimik verebilen bir oyuncudur. 1 yılda tam 22 filmde oynayarak bir rekora da imza atmıştır. Seks komedilerindeki değişmez partneri Aydemir Akbaş’dır. Egeliler furyanın bitiminde evlenerek Bursa’ya yerleşmiş ve beyazperdeden tamamen uzaklaşmıştır. Kendisi ısrarla tüm röportaj isteklerini geri çevirmektedir.
Seks filmleri furyası 5 yıllık bir dönem ve yüzlerce filmin ardından Askeri darbe ile 1980’de sonlandı fakat “2 Film Birden” sinemaları 80′lerin ikinci yarısında eski erotikleri göstermeye devam ettiler. Böylesi tamamen erkek seyirciye hitap eden ve can çekişen sinema salonları için hem daha ucuz oluyor hem de seyreden açısından “tatminkâr” sonuçlar veriyordu. Tabi “Seks Furyası” kadınlarının bu dönemin seyircisi tarafından da mimlenmesi, bu lanetten asla kurtulamamalarına ve o dönemde film çevirmiş isimlerin hepten izini kaybettirmek istemesine yol açtı. Furyanın bitiminden bu yana geçen 30 yıla rağmen bu kadınların laneti sürmektedir. Onlarla aynı filmlerde oynayan erkeklerin hepsi kulakları şöyle bir çekildikten sonra tiyatrolarına, setlerine dönebilmiş, özledikleri saygıya ve alkışa kavuşmuşlardır. Tüm yapımcı, yönetmen, dağıtıcı, gösterici ve seyircinin erkek olduğu Türk toplumunda, sömürünün faturası kadınlara çıkarılmıştır. Sadece tek bir filmde, Ahmet Çadırcı’nın çektiği ve Osman Cavcı’nın oynadığı Renkli-Türkçe”, seks furyasının kadınları hatırlanmış yeri geldiğinde ise kendi “aydın” meslektaşları tarafından taşlanmışlardır. Aradan geçen zamana rağmen bu filmlerde oynayan kadınların “seks manyağı” oldukları ve bu filmleri bu yüzden çevirdikleri gibi bir hurafeye inanmak iğrenç bir inkâr etme biçimi olarak karşımızda dikilmektedir. Aslında yok sayılan bir türün (Türk Seks filmleri) yok edilen emekçileri, oyuncularıdır onlar. Saygıyla anıyoruz.
Murat Tolga Şen
Twitter / Friendfeed: Murattolga