Banu Bozdemir
Alfred Molina… Genelde kötüdür, kurnazdır, şakacıdır. Bu haliyle hafiften bir Uğur Yücel havası sızdırır ortama. Aslında zamanı bir hayli geri almak gerekirse 1981 yılında Raiders of the Lost Ark filminde rol alıp yardımcı karizmatik rollerin aranan adamı olmaya doğru yola çıkmıştır.
Gerçek adıyla sahne adı arasında pek bir fark bulunmayan (Alfred / Alfredo) bu muhteşem oyuncu ki, kendisi Alfred Molina’dır 1953 İngiltere doğumlu, anne İtalyan, baba İspanyol’dur… Kendisi Frida filminde Frida’nın kocası Diego Rivera’yı oynayarak gönlümüze pek iri bir giriş yapmıştır. Genelde kötüdür, kurnazdır, şakacıdır. Bu haliyle hafiften bir Uğur Yücel havası sızdırır ortama. Aslında zamanı bir hayli geri almak gerekirse 1981 yılında Raiders of the Lost Ark filminde rol alıp yardımcı karizmatik rollerin aranan adamı olmaya doğru yola çıkmıştır. Maverick’te bir keyifli westernin içinde bir belalı olarak, Species de tehlikeli türe imza atan doktorlardan biri olarak, Dead Man’de kalabalık bir grubun içinde misyoner olarak, Az Şey Bilen Adam’da Bill Murray’ın gölgesinde kalmayarak, Manolya’da Solomon Solomon olarak, Chocolat’ta vitrine saldıran rejim yanlısı bir vali / adam olarak ve Frida da başta da söylediğim gibi ilginç ressam Diego Rivera olarak rol aldı. İri yarı olması onu hem irili ufaklı pek çok rolde karşımıza çıkarır ki, bazılarını birileri söyleyinceye kadar hatırlamayız bile! O yüzden Identity, Luther, Coffe and Cigarettes gibi filmlerde de rolleri vardır. Kızım Olmadan Asla’da kötü koca olmanın hakkını fazlasıyla vermiş, Da Vinci Şifresi’nde Bishop Aringarosa olarak ortama bir hayli yakışmıştır. Spider Man 2’de Dr. Octopus rolüyle çizgi romandakine benzer bir hal çizer ki, ağzımız bir hayli açık kalır. Aşk Dersi’nde kızının huzuru için sesini çıkarmayan baba rolünde, Pers Prensi’nde doğu kurnazı bir adam olarak rol aldı. Bu ay vizyona giren Sihirbazın Çırağı’nda Maxim Horvath olarak dünyaya kötülük ve nam salacak… Bakalım yenilecek mi tüm kötüler gibi?