Fırat Sayıcı
Genel olarak her anlamda, tarz, yol olarak adlandırabileceğimiz moda sözcüğünün tanım kapsamı, “giyimin, davranışların vb., özellikle seçkin veya seçkin olmak için yapılanan bir toplum tarafından geleneksel kullanımı” olarak genişletilebilir. Ancak moda denince herkesin aklına ilk gelen şey, giyim-kuşam ekolündeki yeniliklerdir. Özellikle de kadınların kendilerini takip etme zorunluluğunda hissettikleri moda kavramı, sinemaya bir çok kez malzeme oldu. Bazı filmler moda ekseninde hikayeler anlatırken, “Annie Hall”, “Ucuz Roman”, “Rezarvuar Köpekleri”, “Grease”, “Ve Tanrı Kadını Yarattı”, “Tatlı Hayat” gibi filmler ise modanın şekillenmesinde, ya da en azından tazelenmesinde öncü oldular. Bu ay vizyona giren “Sex And The City 2”den yola çıkarak sinema tarihinde kısa bir moda yolculuğuna çıkarmak istedik sizleri.
SEX AND THE CITY (2008)
Sarah Jessica Parker, Kim Cattrall, Cynthia Nixon, Kristin Davis’in başrollerinde oynadığı Michael Patrick King’in yönettiği “Sex and the City” uzun yıllar boyu kadınların en sevdiği televizyon dizisi oldu. Hal böyleyken, bu başarının rüzgarından yararlanmak isteyen yapımcılar kolları sıvadılar ve serinin ilk filmini 2008’de vizyona soktular. Dört kadın üzerinden derdini anlatan film, dizinin fanatiklerini pek memnun edemese de, en azından projenin ruhu korunduğu için kayda değer olarak görüldü.
GIA (1998)
Amerika’nın ilk süper top modeli Gia Marie Carangi’nin hayatını anlatan film, aynı zamanda Angeline Jolie’ye 1998 yılında en iyi kadın oyuncu dalında Altın Küre kazandırmıştır. Jolie’nin bir ropörtajında, “canladırırken kendime en yakın hissettiğim rol Gia’dır” dediği filmin yönetmeni Michael Cristofer, diğer başrol oyuncusu ise Lost dizisindeki Juliet olarak hatırlayabileceğimiz Elizabeth Mitchell’dir. Moda sektörünün vitrinleri olarak sayılan modellerin hayatından ilginç kesitler sunan filmin şüphesiz ki en çekici sahnesi, Angelina Jolie’nin bir fotoğraf çekimi sırasında sergilediği erotik performanstır.
BLOW UP (1996)
Dünya sinema tarihine damga vuran yönetmenlerden olan Michelangelo Antonioni ustanın 66 yılında çektiği “Blow Up”, moda fotoğrafçılığıyla hayatını kazanan bir adamın, istemeden bir cinayete şahit olmasını anlatıyordu. David Hemmings, Vanessa Redgrave, Sarah Miles ve Jane Birkin gibi isimlerin rol aldığı filmlerin unutulmazları arasında ise fotoğraf sanatçısı Thomas’ın stüdyoda Jane’in fotoğraflarını çekme ve iletişim kurma çabasını içeren sahneler yer almakta.
LAGERFELD SIRLARI (2007)
Geçtiğimiz yıllarda Türkiye’de de vizyona giren yetkin bir modacıyı anlatan belgesel, Lagerfeld’in sırlarını gün yüzüne çıkarmaya çabalıyordu. 150 saatlik çekimin sonunda, Karl Lagerfeld’in hayatını paylaşan Marconi, bir elbisenin hazırlanışını, söyleşileri, fotoğrafçılık ve resim çalışmalarını, sanat kitapları koleksiyonunu, Chanel’i, Fendi’yi, Lagerfeld Galeri’yi, dünyanın en güzel kızlarını, aktrislerini, dünyaca ünlü yıldızları yani kısaca yıldızın günlük hayatını bir yönetmen gözüyle seyirciye aktarıyordu.
ŞEYTAN MARKA GİYER (2006)
Meryl Streep ve Anne Hathaway’i patron çırak ilişkisinde seyirciye sunan film, hem moda hem de yayıncılık sektörünün inceliklerinden de bahsediyordu. Runway Dergisi’nin korku salan görmüş geçirmiş editörü Miranda Priestly, modadan anlamayan bir asistanı işe almak zorunda kalır. Andy, her ne kadar sektörde yeni ve deneyimsiz olsa da, tutkuları sayesinde istediğini elde etmeyi başaracaktır. Lauren Weisberger’in kitabından uyarlanan filmde, usta oyuncu Meryl Streep, Miranda Priestly rolü ile yine oldukça güçlü bir performans sergilemişti. Sex and the City gibi çok izlenen televizyon dizilerinin yönetmeni olan David Frankel, modayı bir gereksinim olarak senaryonun ana hatlarından biri haline getirmişti.
COCO CHANEL & IGOR STRAVINSKY
Audrey Tatou’nun rol aldığı “Coco Chanel’den Önce” filmiyle neredeyse aynı dönemlerde çekilen ve vizyona giren “Coco Chanel & Igor Stravinsky”, usta modacı Chanel’in hayatının bir kesitini sunuyordu bizlere. Igor Stravinsky ile yaşadığı derin ve hüzünlü aşkı anlatan yapım, Chanel’in kişiliğini ve iş hayatında gösterdiği titizliği de gözler önüne seriyordu. Chris Greenhalgh’ın 2002 yılında yazdığı Coco & Igor adlı romanından senaryolaştırılan yapım, 2009 Cannes Film Festivali’nin de kapanış filmi olmuştu. Anna Mouglalis ve Mads Mikkelsen’in başrolü paylaştıkları “Coco Chanel & Igor Stravinsky”yi Jan Kaunen yönetti.
TIFFANY’DE KAHVALTI (1961)
Modayı sinemaya, sinemayı modaya taşıyan yegane filmlerden biri kuşkusuz ki “Tiffany’de Kahvaltı”. Dünyalar güzeli Audrey Hepburn’un giydiği kıyafetler, modanın özellikle de kadınlar açısından ne denli önemli bir kavram olduğunu bir kez daha kanıtladı. Amerikalı yazar Capote’nin en meşhur kitabından Blake Edwards’ın sinemaya uyarladığı “Tiffany’de Kahvaltı”, zengin erkeklere para karşılığı eskortluk yapan Holly Golighty’i konu alıyor.
HAZIR GİYİM (1961)
Ünlü yönetmen Robert Altman’ın elinden çıkma ve tamamen moda odaklı “Hazır Giyim” olağanüstü bir kadroya sahipti. Sophia Loren, Marcello Mastroianni, Jean-Pierre Cassel, Kim Basinger, Chiara Mastroianni, Rupert Everett, Lili Taylor, Forest Whitaker, Julia Roberts, Tim Robbins, Lauren Bacall, Danny Aiello gibi isimlerin rol aldığı filmin sonu büyük bir süprizle bitiyor ve “Moda bazen çıplaklıktır!” tezini savunuluyordu. Mankenlerin finalde podyuma çırılçıplak çıkmaları kuşkusuz ki salonlardaki seyirciyi de şoke etmişti.