Haziran geldi sıcacık güneş, üşümüş bütün kemikleri ısıtıcak. Masmavi denizin soğuk sularında kulaç atarken ayın 25’ine daha çok var deyip rahatlayacağım. Çünkü sizi tatmin eden bir dergi çıkarma baskısı bizim en büyük kabusumuz oldu. İyi ki de oldu yoksa nasıl Juliet Bnoche gibi bir dünya yıldızının röportajını bu dergide bulabilirdiniz ki? Cannes’da bizim için bu röportajı yapan Ece Güçer Reynouard’ya, Ardan Zentürk’e ve Star Gazetesi yönetimine teşekkür ederim. Binoche için ben ne söyleyebilirim ki, onun değeri ortada zaten. Ama röportaj için birkaç şey söylemeliyim. Yıllardır röportaj yapıyorum. Türkiye’deki bütün ünlü sinemacılarla ve birkaç yurtdışından isimle de söyleşim oldu. Ama inanın bu kadar kendini açan, hiçbirşeyi saklamadan geçmişini ifde eden isim az gördüm. Binoche ünlü olmadan önce nasıl kasiyerlik yaptığını, o dönemde İtalyan sevgilisinin kendisine nasıl yardım ettiğini, Sufilik ile nasıl tanıştığını ve daha bir çok şeyi bu röportajda açıkça dile getiriyor. Röportajın normal sinema izleyicisini ilgilendirdiğinden daha çok bizim genç yetenekler açısından önemli olduğunu söylemeliyim. Mesela dergimizdeki bir diğer röportaj Damla Sönmez’e ait. Benim son dönemde en yetenekli ve geleceği parlak kadın oyuncu adayım Damla, özellikle onun gibi isimlerin bu röportajı dikkatli okumasını tavsiye ederim. Banu da ilginç bir sohbete imza atmış. Haziran ayında vizyona girecek oyan OFF Karadeniz filminin yönetmeni Nur Dolay soruları cevaplıyor. Açıkçası o da sıradışı bir röportajın sahibi. Bu isimler yetmezmiş gibi ABD’de bizim için çok önemli haberlere ve inceleme yazılarına imza atan Burak Yarkent İrem Altuğ’u yakalamış ve Los Angeles’ta harika bir sohbet yapmış. Bütün genç yıldızlarımızın oyunculuk eğtiminde niye ABD’yi tercih ettiğini ve Türk sineması endüstrisi ile yurt dışındaki tezatları konuşmuşlar. Firat Sayıcı Sex and The City’den yola çıkarak moda filmlerini bir dosyada toplamış. Banu ise yine sosyolojik ve siyasal alt metinler barındıran bir dosyaya imza atmış. Costa Gavras’ın Cennet Batıda filminden ilham alarak göç ve göçmen filmlerini gözlem altına almış. Ali Ulvi İşte O An köşesinde Airpord filmini, Seray Sever Teşrifatçı köşesinde Yaşamaya Değer filmini, Burak Yarkent Hollywood köşesinde Prince of Percia filmini kendi tarzlarıyla değerlendiriyorlar. Zeynep Bonçe ise geçen ay okunma rekoru kıran bizim dizilerin ipliğini pazara çıkardığı Episode köşesinde bu sefer Türk komedi dizilerinin ağlanacak halini yazıyor. Kerem Akça bu piyasanın tartışmasız en iyi DVD köşesini bizim için yapmaya devam ediyor. Bunun yanında Fırat’ın Rolleriyle Yaşayanları, Banu’nun Sindrella’sı, film eleştirileri, hiç bir yerde okuyamayacağınız haberler bölümü dergi çıktığından beri sizlere ulaşmaya devam ediyor. Bir kenara çekilip kurduğumuz bu derginin büyümesini seyretmek gerçekten büyük bir haz veriyor insana. Tabii belki de en büyük teşekkürü bizi bu noktaya getiren siz okuyuculara borçluyuz. Hepinize teşekkürler…