Banu Bozdemir
Rolüne, havasına, havama göre zaman zaman yakışıklı bulduğum zaman da zaman da sıradanlığını gözümde büyüttüğüm bu kaşlı gözlü oyuncu 1976 doğumlu, nereye gidersem gideyim ondan bir parçayı yanımda taşıyorum diyecek kadar da İrlandalı… Lakabı da Bad Boy olacak kadar havalı!
Babasının futbolcu olması onu da 90’ların başında kaleci olmaya yöneltse de bir drama okulu olan The Gaiety School of Acting’e girişiyle hayat kariyeri yön değiştirdi. Mini televizyon dizi denemelerinden sonra sinema önüne menüsü geniş bir mutfak gibi geldi. Tim Roth’un ilk yönetmenlik denemesi onun da içinde bir ilk oldu The War Zone’la sonrasında Ordinary Decent Criminal’le sinemaya atlamış oldu… Çıkış filmi 2000 yapımı Joel Schumacher imzalı Tigerland olurken, American Outlaws ise onun için bir nevi Hollywood’a geçiş bileti oldu.
Araya küçük bir es atarsak, o güzel gözlerinin bir türlü düzenli uyku moduna geçemediğini yani çocukluktan beri kronik uykusuzluk çektiğini söyleyebiliriz. Yine gözlerden gidersek en sevdiği kitabın ‘Nietzsche Ağladığında’ olduğu da söylentiler arasında..
Harts War’da her ne kadar yardımcı oyuncu olsa da başrol kıvamında başarılıydı, Telefon Kulbesi’nde ise senaryonun farkıyla ilgi odağını arttırdı… Sonrasında çığırından çıkıp her filme dadandığını ve yönetmenler tarafından tipine bakılmaksızın her role yakıştırıldığını söyleyebiliriz. Steven Spielberg imzalı Azınlık Raporu’nda, sonrasında S.W.A.T da rol aldı. İrlanda yapımı düşük bütçeli Yanlış Hesap’ta rol alması, bunu hemen de büyük İmparator Büyük İskender’den önce yapması Farrell’in sempatisini yükseltti… Çizgi roman uyarlaması Daredevil, Çaylak (En büyük idolü olan Al Pacino’nun çaylağı olma şansı) ve Dünyanın Sonundaki Ev (duygusallığın had safhası) de rol aldıktan sonra gönül rahatlığıyla ‘İskender’in tahtına oturdu, tarihe yön veren bu hırslı adama can verdi ama film gönül tahtımızda pek fazla kalamadı! 2005 yılında Terrence Malick ile Amerika’yı tekrardan keşfe soyundular. Dur durak bilmeden büyük yapımların aranılan ismi olan Farrell bu kez Michael Mann ile Miami’ye uzandı, Aşk’a Sor’da Selma Hayek’le güzel bir uyum yakaladı, bir sonraki filmi Cassandra’nın Rüyası’nda Woody Allen’ın ağına takılmaktan kurtulamadı, Zafer ve Gurur’la yine hızlandı, In Bruges da kötü film kurbanı oldu, Crazy Heart da değer bilen popüler şarkıcı, Dr Parnassus da Heath Ledger’a saygı amacıyla Tony3 oldu yani daldan dala konan bir oyuncu olduğunu gösterdi.. Bu ay karşımıza Ondine filminde bir balıkçı olarak çıkacak, denizde bulduğu kız belki de denizkızı olacak. Peki aşk olacak mı? Her daim…