Turgay Özçelik

Korku türünün unutulmaz filmleri düşünüldüğünde, kuşkusuz akla gelenlerin içerisinde Wes Craven’ın yazıp yönettiği “Elm Sokağında Kabus”(A Nightmare on Elm Street, 1984) önemli bir yer tutuyor. Wes Craven’ın çocukluğunda kendisini rahatsız eden bir arkadaşından esinlenerek ismini koyduğu, tipini de yine kendisini korkutan evsiz bir adamdan esinlenerek yarattığı Freddy Kruger, sinemanın kötü adamları düşünüldüğünde, yine akla gelen ilk isimler arasında. Hal böyle olunca, yeniden çevrimlerle günü kurtarmaya çalışan Hollywood sinemasının “Elm Sokağında Kabus”u es geçmesi düşünülemezdi. 1984 yapımı ilk filmin önemli bir başarı elde etmesinin ardından 6 tane devam filmi çekilen serinin, yeniden çevrimi Mayıs ayında vizyona girecek.

Wes Craven’ın yarattığı “Elm Sokağında Kabus” filmi, insanın en az güvende olduğu yerin rüyalar olduğunu öngörüyor. Çocuk katili Freddy Kruger’ın öldükten sonra, gençlerin rüyalarında tekrar ortaya çıkarak cinayetlerine devam etmesi fikri, Wes Craven’ın aklına bir gazete haberi sonrasında gelmiş. Bu habere göre Amerika’ya gelen Kamboçyalı mültecilerin çocukları rüyalarında korkunç kabuslar görüyor ve bu yüzden de uyumayı reddediyorlar. Sonrasında tedavi edilen çocuklar, uykuya dalar dalmaz ilginç bir şekilde ölüyor. Ve bu olay üzerine bir sinema efsanesinin ortaya çıkmasında önemli bir rol oynuyor.

 

“1-2, Freddy senin için geldi”

 

Freddy Kruger, ülkemizde 80 sonrası dönemin umutsuz ortamında, tek kaçış anı olan rüyaları kabusa çevirerek, bir kuşağın hayatında önemli bir fenomen haline geldi. “Parliament Sinema Kulübü” sayesinde ülkemizde tanınan “Elm Sokağında Kabus” serisi, aradan yıllar geçmesine rağmen korkutucu özelliğini hala koruyor. Serinin yeniden çevrimini izlemeden önce, eski filmlerini hatırlamakta fayda var. Siz siz olun sakın uyumayın, çünkü Freddy sizin için geri dönüyor!..

 

Elm Sokağında Kabus (A Nightmare on Elm Street, 1984)

 

Serinin bu ilk filmi, aynı zamanda gerek hikaye gerekse de biçim açısından serinin en iyi filmi. Yönetmen koltuğundaki Wes Craven’ın filmde şekillendirdiği atmosfer, serinin bir kült haline gelmesinin en önemli nedenlerinden biri. Filmin hikayesi Springwood isimli bir kasabada geçiyor. Tina Grey isimli genç kız, bir gün rüyasında ellerinde bıçaklı bir eldiven bulunan birisi tarafından kovalanıyor. Tina ertesi gün arkadaşı Nancy’nin de aynı rüyayı gördüğünü öğreniyor. Daha sonra ise, Tina erkek arkadaşıyla beraberken rüyasında Freddy tarafından öldürülüyor. Polisler erkek arkadaşını suçlarken, gerçeği bilen Nancy’e hiç kimse inanmıyor. Nancy ve erkek arkadaşı Glen, Freddy’i etkisiz hale getirmeye çalışıyorlar, ama Freddy bu arada cinayetlerine devam ediyor. Tina’nın sevgilisi Rod ve Glen, Freddy’nin gazabından kurtulamıyorlar. Nancy, rüyalarına girip arkadaşlarını öldüren adamın kim olduğunu annesi yardımıyla öğreniyor: Freddy kasabada yaşayan bir çocuk katilidir. Yakalanır ama kısa bir süre sonra serbest bırakılır. Mahallenin sakinleri ise, Freddy’nin cezasını kendileri verirler ve onu diri diri yakarlar. Nancy ve arkadaşlarının rüyalarında ortaya çıkan Freddy, bu gençleri öldürerek mahalle halkından intikam almak istemektedir. Sağlam bir hikaye ile altı doldurulan Freddy Kruger karakterini, Robert Englund muhteşem bir performansla canlandırıyor. Johnny Depp ise Glen rolüyle sinemaya ilk adımını atıyor bu filmde. Nancy karakterini canlandıran Heather Langenkamp, ve Nancy’nin polis şefi olan babasını canlandıran John Saxon, yine filmdeki unutulmaz oyuncular.

 

 

“3-4, Kapını sıkı sıkı ört”

 

Elm Sokağında Kabus 2: Freddy’nin İntikamı (A Nightmare on Elm Street Part 2: Freddy’s Revenge, 1985)

 

İlk filmin büyük bir başarı kazanmasının ardından serinin devam filmi çekilir. Ancak Wes Craven bu projede yer almak istemez. O yüzden yönetmen koltuğu Jack Sholder’a emanet edilir. “Elm Sokağı’nda Kabus 2: Freddy’nin İntikamı” serinin en kötü, aynı zamanda en farklı filmi. Jack Sholder ile Wes Craven’ın yönetim biçimlerindeki fark hemen göze batıyor. Hikaye açısından ise önemli sapkınlıklar söz konusu. İlk filmde rüyalarda ortaya çıkarak gençleri öldüren Freddy, bu kez Elm Sokağı’na yeni taşınan Jessy’nin bedenini kullanarak cinayet işlemektedir. Nancy’nin Freddy’i etkisiz hale getirmesinin üzerinden 5 yıl geçmiştir. Mahalleye yeni taşınan Jesse ve ailesi, Nancy’lerin oturduğu eve yerleşirler. Jesse, Nancy’nin tuttuğu günlüğü bulur, ve geceleri uyurgezer bir şekilde dolaşmasının, ve etrafında gerçekleşen cinayetlerin nedenini öğrenir. Jesse film boyunca Freddy’nin kendi bedenini tam olarak ele geçirmesine engel olmaya çalışacaktır. Bu filmde de Freddy karakterini Robert Englund canlandırıyor. Englund dışında da, ilk filmle herhangi bir benzerlik bulunmuyor. Craven’ın ilk filmde oluşturduğu mantık, bu filmle yerle bir edilerek, yerine “Omen” benzeri filmlerde olduğu gibi, bedeni ele geçirme mantığı yerleştiriliyor.

 

Elm Sokağında Kabus 3: Rüya Savaşçıları (A Nightmare on Elm Street 3: Dream Warriors, 1987)

 

Wes Craven sonunda yönetmen olarak değilse bile, senaryo yazarı olarak seriye geri dönüyor bu filmle. Yönetmen koltuğunda ise bu kez Chuck Russell var. Aslında ikinci filmi saymazsak, serinin bu üçüncü filmi, ilk filmle hem biçim hem de hikaye anlamında uyumluluk gösteriyor. İlk filmden hatırlayacağımız Nancy(Heather Langenkamp) bu filmde psikolog olarak karşımıza çıkıyor. Annesini kaybeden, babası da alkolik olan Nancy, hala Freddy’nin korkusuyla yaşamakta ve ortak noktaları kabus görmeleri olan bir grup gence yardım etmektedir. Freddy, bu gençlere musallat olmuştur, ve Nancy tecrübesiyle gençlere yol göstermektedir. Bu kez hikayede değişik özellikler ortaya çıkar. Gençlerden Kristen, istediği kişiyi rüyasına çağırabilmektedir. Nancy gençleri hipnozla uyutarak, ve Kristen’ın birleştiriciliğini kullanarak, Freddy’e karşı gençlerin birlikte mücadele etmesini sağlar. Ama bu işe yaramaz, Freddy’i yok etmek için, cesedini bulup, gömmeleri gerekmektedir. Bu arada Freddy Kruger ile ilgili de yeni bilgiler ortaya çıkar. Freddy Kruger’ın annesi Amanda Kruger bir akıl hastanesinde rahibelik yapmaktadır. Bir gün hastanede kilitli kalır ve akıl hastalarının tecavüzüne uğrar, ve ardından hamile kalır. Yani Freddy’nin babası bu tehlikeli akıl hastalarından biridir. “Lost Highway” filminden hatırladığımız Patricia Arquette, bu filmde Kristen rolünde karşımıza çıkıyor. Freddy rolü ise, serinin tüm filmlerinde olduğu gibi Robert Englund’a emanet.

 

“5-6, Yakala haçını”

 

Elm Sokağında Kabus 4: Rüya Ustası (A Nightmare on Elm Street : The Dream Master, 1988)

 

Serinin bu dördüncü filminde yönetmen yine değişir. Koltuk bu kez Renny Harlin’e emanettir. Wes Craven ise, serinin 7. filmine kadar ortalarda görünmeyecektir. Bir önceki filmden sağ kurtulan Kristen ve iki arkadaşı lise hayatlarına devam etmektedirler.( Bu arada bu üç karakteri bu filmde farklı oyuncular canlandırmaktadır.) Fakat Freddy tekrar ortaya çıkmıştır ve bu üçlüden sırayla intikam almaktadır. Kristen’ın metafizik güçleri, bu kez arkadaşı Alice’e geçer. Alice, ölen her arkadaşının özelliklerini rüyalarında kendi bünyesinde toplamaktadır. Bu özellikleri kullanarak Freddy’i son kez ortadan kaldırması gerekmektedir.

 

Elm Sokağında Kabus 5: Hayal Çocuk (A Nightmare on Elm Street: The Dream Child, 1989)

 

Gelenek serinin bu filminde de bozulmaz, ve yönetmen koltuğuna bu kez Stephen Hopkins geçer. Bir önceki filmde Freddy’i etkisiz hale getiren Alice, bu filmde hamiledir. Freddy, bu kez cinayet işlemek için bebeğin rüyalarını kullanmaktadır. Alice’in iki seçeneği vardır, ya bebeği aldıracak, ya da Freddy ile yine zorlu bir mücadele verecektir. Freddy bebeğe zarar gelmemesi için Alice’e dokunmaz, ama arkadaşlarını sırayla öldürmeye başlar. Alice’in yardımına bu kez Amanda Kruger koşacaktır. Alice’e rüyalarında görünen Amanda, kendi ruhunun kurtulması halinde, Freddy’i durdurabileceğini söyler. Aynı “Halka” filmindeki gibi, birinin Amanda’nın cesedini bulup, onu huzura kavuşturması gerekmektedir. Serinin 4. ve 5. filmleri, gerek biçim, gerekse de hikaye anlamında seriye çok fazla bir şey katmamış, varolan formülü sürdürmüştür. Bu yüzden bu iki film, serinin en kötü filmleri olarak bilinir.

 

Elm Sokağında Kabus 6: Son Kabus (Freddy’s Dead: The Final Nightmare, 1991)

 

Rachel Talalay’ın hem yazıp hem yönettiği, ve çekilirken serinin son filmi olarak kurgulanan “Elm Sokağında Kabus 6: Son Kabus”, serinin hayranları için 4. ve 5. filmlerdeki hayal kırıklıklarını biraz olsun giderse de, netice itibariyle yine Wes Craven imzalı bölümleri aratan bir film. Springwood kasabasında Freddy öldüre öldüre çocuk ve genç bırakmamıştır. Son kalan çocuğu bilerek sağ bırakarak, kasaba dışına gönderir. Amacı onun aracılığıyla diğer kasabalara sıçramaktır. Çünkü bu haliyle Springwood dışına çıkamamaktadır. Daha sonra anlaşılır ki, Freddy’nin halen yaşayan bir çocuğu var, ve onun rüyalarını kullanarak diğer kasabalara açılmak istemekte. Bu filmin ilginç özelliklerinden biri, Johnny Depp’in çok kısa bir süreliğine de olsa tekrar seride görünmesi. Diğer bir özelliği ise, Freddy’nin çocuk katili olmadan önceki hayatına dair bilgiler vermesi.

 

“7-8, Yatağa erken gireriz”

 

Elm Sokağında Kabus 7: Yeni Kabus (New Nightmare, 1994)

 

Bir önceki film, serinin sonu olarak düşünülmüşken, Wes Craven serinin sonuna kendisi imza atmak istiyor, ve film içinde film tekniğini kullanarak, muhteşem bir finale imza atıyor. Üstelik bunu yaparken ilk filmin oyuncuları da kendisine eşlik ediyor. İlk filmde kimler varsa, bu filmde kendilerini oynuyorlar. Heather Langenkamp seri sayesinde şöhret yakalamış bir oyuncudur, evlenmiş ve bir de çocuk sahibidir. Wes Craven seriye kendince bir final çekmek ister, ve bu yeni filmde Heather Langenkamp’a rol teklif eder. Heather çocuk sahibi olduğu için korku filmlerinde oynamak istemez, ama aslında kendi çocuğu bir korku filminin içerisine düşmüştür. Freddy filminde oynayan Heather, Freddy’nin varolduğu gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kalır. “Yeni Kabus” filminde, yönetmen Wes Craven da kendisini canlandırıyor. Wes Craven çektiği bu filmle, hem kendi projesini nihayete erdiriyor, hem de film içerisindeki diyaloglarla serinin başkaları tarafından çekilen filmlerine karşı eleştirilerini sergiliyor. Elm Sokağında Kabus serisi bu filmle son buluyor, ama Freddy’e veda etmek için henüz erken.

 

Freddy Jason’a Karşı (Freddy vs. Jason, 2003)

 

Serinin bitmesine rağmen, Freddy’den henüz yeterince para kazanamadıklarını düşünmüş olacaklar ki, yapımcılar yeni bir filmle, Kruger’ı tekrar beyazperdeye taşıyorlar. Tamamen gişe hesaplanarak gerçekleştirilen bu projede, slasher türünün iki kahramanı Freddy ve Jason karşı karşıya getiriliyor. Ronny Yu’nun yönettiği filmde, Freddy karakterini yine emektar Robert Englund canlandırıyor. Lost dizisinin yıldızlarından Evangeline Lilly ise, okuldaki öğrencilerden biri olarak bir iki sahnede arka planda görünüyor. Film Freddy ve Jason’ın kısaca hikayesini anlattıktan sonra, neden bu iki karakterin karşı karşıya geldiğini gösteriyor. Şöyle ki, Springwood kasabasındaki gençler artık Freddy’i hatırlamadıkları için, Freddy onların rüyalarına girememektedir. O da ölüler diyarından Jason’a can vererek, onu Springwood’a yönlendirir. Böylece gençlerin korkmasını ve tekrar onu hatırlamasını sağlayacaktır. Ama işler planladığı gibi gitmez, çünkü Jason bir kere öldürmeye başladı mı dur durak bilmez. Öte yandan kasabanın gençleri için, hem rüya alemi hem de gerçek dünya artık tehlikelidir. Jason öldürmeye, Freddy onu durdurup kendi kurbanlarını kazanmaya, kasabanın gençleri de bu ikiliden canlarını kurtarmaya çalışmaktadırlar. İki ünlü kötü adamı aynı filmde izleme keyfi dışında özel bir anlamı olmayan bu film, Freddy Kruger’ı beyazperdede gördüğümüz son filmdi. Ta ki bugüne kadar…

 

“9-10, Artık uykuya son!..”

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.