Ernest Hemingway’in torunu, Woody Allen’ın Manhattan filmindeki müthiş performansın sahibi, çevreci ve bir hayvan sever, işte Sermiyan Midyat’ın son filmi Ay Lav Yu’nun ünlü yıldızı Mariel Hemingway…
Dedesi, babası ünlü olup ta sinemada tutunmaya çalışan birçok isim gördük ama Hemingway ailesinin bu macerası bambaşka. 1970’lerde Ernest Hemingway’in torunu olan Mariel ve Margaux Hemingway güzellikleriyle sinemada fırtına estirdiler. 1976’da Lipstick filminde bu iki kardeş beraber rol alınca aslında kalitesi çok da yüksek olmayan film herkes tarafından konuşuldu. Margaux Hemingway 1999’da intihar etti. Mariel Hemingway ise yoluna devam etti. İşte o yol Sermiyan Midyat’ın yeni filmi Ay Lav Yu ile kesişip taa Mardine kadar gitti. Biz de ülkemize gelen bu ünlü oyuncuyla konuşma fırsatı bulduk. Kariyerinin zirvesini 1979 yılında Woody Allen filmi Manhattan’la Oscar adayı olarak yaşayan tecrübeli yıldız hem ülkemiz için hem de insanlık için çok güzel sözler etti. Hemingway nereden gelirsek gelelim birbirimize benzediğimizi vurgularken şu sözleri söyledi: “Filmler sayesinde, aslında hepimizin ne kadar benzer olduğunu anlayabiliyoruz. İnsanoğlu, kullanılan yollar bir kişiden diğerine değişiyor olsa da, hayatta aynı sevgi, güvenlik, huzur ve refah duygularının peşinden koşuyor.” İşte 50 yaşında güzelliğinden hiçbir şey kaybetmemiş bir Hollywood ünlüsü Mariel Hemingway…
‘Ay Lav Yu’ya ne şekilde dahil oldunuz?
Projeye, evlenmek için Türkiye’ye giden Amerikalı bir kızın annesi olarak dahil oldum.
Filmdeki rolünüzle ilgili biraz bilgi verebilir misiniz?
Filmde aşkının peşinden dünyanın öbür ucuna giden kızını çaresiz bir şekilde anlamaya çalışan bir anneyi canlandırdım. Kızının seçimlerini hep destekleyen bir anne rolündeyim. Aynı zamanda kocasına kıyasla çok daha açık görüşlü bir kadını canlandırıyorum. Türk adetlerine verdiği tepkilerden de görülebileceği gibi, canlandırdığım karakterin aynı zamanda dünyanın geri kalanına karşı şaşkın bir tavrı vardı.
Çekimlerde yöre halkıyla iç içe çalıştınız. İzlenimleriniz nelerdi?
Yöre halkına hayran oldum diyebilirim, özellikle de çocuklara. Çünkü fildeki çocuklara bir çok açıdan benziyorlardı. Benim Amerikalı dünyamın tamamen dışındaydılar. Ve filmdeki çocukların tepkilerine çok benzer bir şekildi tepki veriyorlardı. Hepsi çok tatlı, iyi kalpli ve çok meraklıydılar. Ayrıca çocukların başkalarına karşı, renk, ve millet ayrımı yapmadan ne kadar candan yaklaşabildiklerini keşfetmek benim için bir cesaret ve hayat kaynağı oldu.
Çekimler sırasındaki dayanılmaz sıcak nedeniyle çok zorlanmış olmalısınız. Sıcakla nasıl baş ettiniz?
Hayatımda hiç görmediğim kadar sıcaktı hava. O yüzden bol bol su içtim ve sıcakla bu şekilde başa çıkmaya çalıştım. Yine de zaman zaman çekimler sırasında ya da dans ederken kendimi bayılacakmış gibi hissettim. Ama bu benim için tatlı bir yorgunluktu.
Mardin’in geleneksel mutfağı genelde et ağırlıklı… Bu sizin için bir sorun yarattı mı?
Aslında vejetaryen değilim; ama fazlasıyla çiğ meyve-sebze yemekten zevk alıyorum. Mardin’de her şey çok pişmiş ve fazla işlenmişti. İstanbul’da lezzetli balıklar ve protein ağırlıklı besinler bulabilirsiniz. Ama.köyde böyle bir şansınız olmuyor. Bende bol bol salata yedim. Mardin’de bütün sebzeler çok lezzetliydi, yani bu konuda çok zorlanmadım. Ayrıca Amerika’dan bazı yiyecekler ve atıştırmalıklar getirmiştim. Genelde yolculuk ederken yanımda küçük bir soğutucu bulundururum. Yurtdışında bulunamama ihtimali olan bazı çiğ ve organik yiyecekleri beraberimde taşırım.
Filmde yönetmen, yazar ve oyuncu Sermiyan Midyat’la çalıştınız. Çekim öncesinde Midyat’la herhangi bir ön çalışma yaptınız mı?
Hayır, yapmadık. Ben o bölgeye yabancı birisini canlandırdığımdan, çekim esnasındaki tepkilerimin doğal olabilmesi için etrafımda olanlara başlangıçta daha habersiz kalmayı tercih ettim.
Daha önce izlediğiniz/hatırladığınız bir Türk filmi var mı?
Hayır, hiç Türk filmi izlemedim.
Türk yönetmen veya oyuncular hakkında bir fikriniz var mı?
Bu filmde çalıştığım Türk oyunculardan gözlemlediğim kadarıyla çok profesyonel ve çalışkan olduklarını söyleyebilirim. Filmde zaten çok komikler. Hepsini çok sevdim.
Türk sinemasının en büyük sorunu dünyaya açılamamak. Uluslararası projelerde çalışan Türk oyunculara ne gibi tavsiyeleriniz var?
Sanırım bu sorunu aşmanın en kolay yolu, diğer ülkelerden insanların özdeşleşebileceği konulardan yararlanmak. Tabi ki bu filmde Amerikalılar var; ama konusu uluslararası. Daha doğrusu, bu evrensel bir aşk teması.
‘Ay Lav Yu’nun ikinci bölümünde de de rol alacak mısınız?
Elbette! Eğer ikincisini çekmeye karar verirlerse neden olmasın…
Siz Hollywood film endüstrisinde büyük deneyime sahip bir oyuncusunuz. Proje tekliflerini hangi kriterlere göre değerlendiriyorsunuz?
Öncelikle projeyi ve rolü sevmem gerekiyor, sonra da vermek istenilen mesajı.
Soyadınızın kariyeriniz üzerindeki etkisini nasıl yorumluyorsunuz?
‘Hemingway’ soyadını taşımak benim için endüstriye kendimi kabul ettirmede her zaman büyük bir avantaj sağladı ve bu soyadı taşımaktan gurur duyuyorum.
Büyük bir yazarın torunu olmak üzerinizde nasıl bir baskı yarattı?
Dedemin Ernest Heminway olması harika bir şey. Kendisi olağanüstü bir yazardı. Hatta şu anda ‘Paris Bir Şenliktir’ adlı kitabını filme adapte ediyorum.
Hollywood’da televizyon dizilerinin çok popüler olduğunu görüyoruz. Sizce bu gelişmenin, film sektörü üzerinde olumlu ya da olumsuz bir etkisi bulunuyor mu?
Eğer büyük film projelerinde yer almayı amaçlıyorsanız, televizyon kendinizi tanıtmanız için ekstra bir fırsat yaratıyor. Benim diğer uğraşım sağlıklı yaşam ve beslenme üzerine. Şu anda televizyonda sağlık ve macera konulu bir program hazırlıyorum. Televizyon sayesinde pek çok organik yiyeceği tanıtarak sağlıklı bir hayat hakkında mesajlar verebiliyorum ve bu çok güzel bir şey.
Sinemanın sınırları aşıp insanları birbirine yaklaştırdığı fikrine katılıyor musunuz?
Sinemanın kesinlikle sınırları ortadan kaldırdığı ve ne kadar farklı kültürlerden geliyor olsalar da, insanların kendilerine dışarıdan bakma fırsatı tanıdığına inanıyorum. Filmler sayesinde, aslında hepimizin ne kadar benzer olduğunu anlayabiliyoruz. İnsanoğlu, kullanılan yollar bir kişiden diğerine değişiyor olsa da, hayatta aynı sevgi, güvenlik, huzur ve refah duygularının peşinden koşuyor.
Oyunculuk insanın tüm hayatını kaplayan bir meslek. Oyuncu olmasaydınız hangi mesleği seçerdiniz?
Şu anda oyunculuk yapmadığım zamanlarda yaptığım işi seçerdim. Yani macera ve sağlıklı beslenme tutkumu tüm dünyayla paylaşmak… Tüm dünyada doğal beslenme ve yoga üzerine toplantılara katılıyorum. Bütün bunların yanında bir diğer tutkum da doğayı korumak.
Eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Bu filmin bir parçası olduğum için çok mutluyum. Daha önce Orta Doğu’yu hiç görmemiş biri olarak benim için çok büyük bir deneyim oldu. Bu ülkenin insanları ve doğası ilgimi çekti. Tekrar orada çalışabilmeyi ve ziyaret etmeyi iple çekiyorum.