Ejder Kapanı’nın yönetmeni ve başrol oyuncusu Uğur Yücel son dönemlerde canlandırdığı polis ve mafyababası tiplemeleri seçimi için “Hayatın karanlık yönlerine fener tutmayı seviyorum” dedi.

Onu Yavuz Turgul ve Şener Şen ile çektiği filmlerle sevdik. Muhsin Bey’de o kadar başarılı bir Güneydoğulu türkücü performansı ortaya koydu ki her kes onu Urfalı sandı. Bütün sinema dünyasının sevdiği Yazı Tura filmini çekti ama bir çok kaliteli filmin başına gelen onun da başına geldi. Yeterince gişe yapamadı. Uğur Yücel belki sarsıldı ama pes etmedi. Bir çok dizide oynadı, film yöntmeye ve rol almaya devam etti. Hatta Fatih Akın gibi bir dünya devini kendine hayran bıraktı. Akın filmlerinde onu konuk etti. Yücel’de Fatih Akın’ın kendi filmlerinde oynayacağını söyledi. Komser tiplemesiyle dizilerde seyrettiğimiz Yücel son filmi Ejder Kapanı’nı hem yönetti hem de başrolünde oynadı. İşte bu büyük sinemacının hayata bakış açısı…

Yönetmenliğini yaptığınız filmlerin senaryosunu da yazdığınızı biliyoruz. Bu sefer senaryo Kubilay Tat’a ait. Bu bir yönetmen için dezavantaj sayılabilir mi?

Kendi hikayelerini çeken yönetmenler var bir de senaryoyla ilgisiz sadece yönetmenliği meslek edinmiş zenaatkarlar var. İkinci grup için sorun yok. Benim gibiler için zor ve bir daha çekmem başkasının senaryosunu. Çok daha fazla yoruluyor insan.

Filmin oyuncu kadrosu birbirinden ünlü isimlerle dolu. Sizin isminizin böyle güçlü bir kadronun toplanmasında çok etkisi olduğunu düşünüyorum.

Cast’ ı yönetmen belirler ve karar verir. Ben yapımcımla paylaştım seçilenleri. Erol Avcı’ yla çalışmak çok zevkli. Benim ismimin ne etki yaratacağını bilmiyorum. Beni tanıyanlar ve önceden çalışanlar koşulsuz geliyorlar çalışmaya onu biliyorum.

 

Hem yönetmen hem oyuncu olmak ne gibi zorluklar getiriyor. Ya da oyuncu yönetiminde avantaj mı oluyor?

 

Zorluk getirmiyor. Özellikle oyuncu psikoojisi ve istediğin sonucu almakta yardımcı oluyor…

 

 

Yazı Tura’da Kenan İmirzalıoğlu ile beraber çalışmıştınız, Ejder Kapanı’nda da berabersiniz. Almodovar ve Fatih Akın da aynı oyuncularla çalışır. Yönetmenlerin bildiği oyuncularla çalışması bir avantaj mıdır?

 

Tıpkı bir orkestra gibi. Ne kadar çok beraber çalarsanız o kadar güzel tınlar sesler. Film koca bir koro gibi. Bildiğiniz müzisyenlerle çalarsanız elinize baget bile almanız gerekmiyor. Göz ucuyla nüanslarda geziyorsunuz.

 

Filmin alt metinlerinde pedofili, savaş sonrası görülen post travmatik stres bozukluğu gibi konular var. Türk sinemasında bu tür konuların fazlaca işlendiğini görmüyorum. Bunun sebebi nedir?

 

Kimse örtünün altına bakmaya cesaret edemiyor. Bir de alttaki karanlıklar dünyasıyla üstteki insanlar karşılaşmak istemiyor. Ayıbımızın toprağa serilmesinden herkes çekiniyor. Bir tür suç ortaklığı yapıyor insanlar.

 

Dizilerde oynadığınız karakterlerde ve son filmlerde mafya babası, polis gibi karakterleri daha çok canlandırdığınızı görüyoruz. Bu tercihinizin sebebi nedir? Toplumsal algının bu tercihinizde etkisi var mı?

 

Toplumsal algıyla ilgili olduğunu sanmıyorum. Karanlık dünyalara bakmayı oralara fener tutmayı seviyorum…

 

Yavuz Turgul, Şener Şen ve sizin oynadığınız filmlerin Yeşilçam’ın parlak günlerinden günümüz Türk sinemasına bir ara geçiş dönemini oluşturduğu düşünüyorum. Bu yorumuma katılır mısınız?

 

Doğrudur. Muhsin Bey filmi aslında bir genre filmidir, sanat filmi gibi de durur. O nedenle döneminde yenidir. Bu iki özellik Yavuz Turgul’ a özgü. Geniş kitleleri etkiler gişe yaparken, alt metinleri güçlü. Okunmasından söylemler de üretebileceğiniz bir ülke sineması yapıyor.

 

90’ların ikinci yarısından 70 filmin çekildiği 2009’a kadarki dönemde Türk sinemasında bir bölünme olduğunu düşünüyorum. Kaliteli ve ödüllü filmlerle, popüler, gişe yapan filmler birbirinden çok ayrıştı. Bunun sebebi sizce nedir? Böyle bir ayrım varsa bu sizi nasıl etkiliyor?

 

Bu dünyada da böyle. Genre ve art-movie filmleri birbiriyle keşişmez dünyada da. Okuyucusu izleyicisi ayrıdır… Ancak kaliteli gişe filmleri bizde az olmakla beraber dünyada sayısız örnekleri vardır.

Bunları birbiriyle iç içe sunmuş yönetmenlere daha çok ihtiyaç var. (Hitchcock, Coppola, Scorsesse. Eastwood) Bizde önemli bir eksiklik bu.

Genre filmleri içinde eskilerden Eşkiya, yenilerden Nefes kaliteli filmler mesela… Ejder’ de öyle. Kendi işime övgüde bulunmayayım ama gişesi bol olursa işini bitirmiş olur… Bu arada Vavien örneği var. Bir anlamda Yazı- Tura talihi. Bu tür gerçeklikler hamaset ve kaba gözyaşı, kötü gülmece içermediklerinden mahsun kalıyorlar.

Of sinema konuşmak istemiyorum artık galiba. Biraz tatile ihtiyacım var. Zihinsel tatile. Gelgelelim olmuyor. Setten gelip film seyrettiğim çok oluyor. Dün gece yine 3’ ledik filmleri…

 

Star sistemine inanıyor musunuz? Yeşilçam dönemindeki star sistemini düşünürsek günümüzde oyuncuların aynı ağırlığı taşıdığını düşünüyor musunuz? Bunun sebepleri üzerine yorumunuzu alabilir miyim?

 

O zamanlar ismi afişe ya da işte gazinoya yazdığınızda salonu doldurana star denmiş. Şimdi yıldız olma nitelikleri iyi oyunculuk, eğitim de gerektiriyor. Dolayısıyla nitelik anlayışı hakim. Seyirci artık dünyada olup biteni kucağından izliyor.

 

Fatih Akın ile çok ilginç bir beraberliğiniz var. New York, I Love You, Soul Kitchen gibi filmlerde yer aldınız. Bu beraberlik nasıl başladı?

 

Yıllar önce. Fatih İstanbul’ a geldiğinde benimle de tanışmak istemiş. Buluştuk. Kanım ısındı Fatih’ e. Türk filmlerinden izlediği oyunculara büyük yıldız gözüyle bakıyor. Onlarla büyümüş. Buralardan çok besin almış. Kafalarımız uyuştu. Çok benzer özellikler taşıyor. Neyse Duvara Karşı için rol teklif etti. Ben Yazı Tura çekecektim. Oynayamadım. Öyle tanıştık. Şimdi sıkı dost olduk.

 

Fatih Akın ile yaptığım röportajda sizin için “Uğur Yücel iyi ki var. Onunla çalışmalarım Soul Kitchen ile sınırlı kalmayacak” dedi. Beraber bir projeniz şu an var mı? Fatih Akın ve Almanya’daki Türk asıllı sinemacıların üretimlerini Türk sinemasının bir alt dalı olarak görebilir miyiz? Onların sinema dili şu anki Türk sinemasını etkiliyor mu?

 

Birkaç filminde beni düşünüyor. Biz sevdiğimiz insanların yüzüne bakarken film düşünürüz. Ona rol biçeriz. Fatih durmadan rol biçiyor bana. Ben de onu oynatacağım. Benden fazla filmde oynamış oyuncu olarak biliyor musunuz? Birlikte üretmeyi seviyoruz.

Almanyalı yönetmenleri kendi uzantımız olarak görmüyorum. Sinemamızın alt dalı olarak hiç görmüyorum. Scorsesse etkisi Türk yörnetmenlerden daha fazladır Fatih’ in üzerinde. Fatih’ in sinema dili bütün Almanyalı genç yönetmenleri etkiliyor.

 

Son dönemde Recep İvedik ile Şahan Gökbakar, GORA, AROG, Yahşi Batı ile Cem Yılmaz, Keloğlan Kara Prense Karşı ve Şans Kapıyı Kırınca ile Tayfun Güneyer absürt komedinin örneklerini veriyor. Sizin ürettiğiniz özellikle Şener Şen ile beraber yaptığınız sosyal içerikli ama müthiş bir espri de barındıran filmlerin bu dönemde yapılmamasının sebebi sizce nedir? Demin saydığımız absürt komedi filmleri mi bu boşluğu dolduruyor?

 

O tür yazar pek yok ortalarda. Yılmaz Erdoğan ve Cem Yılmaz bahsettiğiniz sinemayı sürdürüyor aslında. Her ikisi de daha çok drama gidecek galiba öyle hissediyorum. Mesela Herşey Çok Güzel Olacak türünden filmler yapacak gibi Cem. Bakalım… Sırrı Süreyya ‘ yı unutmayalım. Ben ondan tariflediğiniz sinemayı bekliyorum.

 

Yeni projeniz var mı?

Var. Çok hem de. Yazın bir komedi kışın bir trajedi. Şimdilik bu kadar. 2010’ nun ikinci yarısı sinema gözüküyor. Ama bizim hayat belli olmuyor ki… Kah gökyüzünde seyrediyoruz alemi, kah yeryüzünde seyrediyor alem bizi.

 

Star ve Cinedergi okuyucuları için mesajınız?

Sıcak salonlar, güzel filmler…

Serdar Akbıyık
1967 yılında İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyal Antropoloji Bölümü'nü bitirdi. Erol Simavi Vakfı Gazetecilik Bursu'nu kazanıp iki yıllık eğitimden sonra Hürriyet Gazetesi'nde istihbarat muhabiri olarak mesleğe başladı. 1992 yılında Hürriyet Yazıişleri'ne geçti. 1993'te Spor Gazetesi'ni kuran grupta yer aldı. 1996'da Hürriyet Yazıişleri'ne döndü. 1999'da Star Gazetesi kuruluşunda bulunmak için Hürriyet'ten ayrıldı. 2000-2001 yıllarında Almanya'da Star Gazetesi'ni çıkaran grupta Yazıişleri Müdürlüğü yaptı. 2002'de Türkiye'ye dönüp Star Grubu'na bağlı olan ve yeniden yayımlanan Hayat Dergisi'nde görev aldı. Hayat Dergisi'nde ve Star Gazetesi'nde sinema eleştirmenliği yaptı. 2004 yılında Star Gazetesi Yazıişleri Koordinatörlüğü görevine getirildi. Halen Star Gazetesi İnternet Yayın Müdürlüğü ve sinema eleştirmenliğini sürdürmektedir. Star Gazetesi, Kral Müzik Dergisi ve internette çıkardığı Cinedergi'de sinema yazıları yayımlanmaktadır. 2007 yılında "Türk Sineması'nı Yönetenler" adlı yönetmenlerle yaptığı röportajları kapsayan bir kitap çıkardı.

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.