Banu Bozdemir
Bazı oyuncular vardır, bazı oyunculara benzerler ama kendilerine has karizmalarıyla ortalığın tozunu attırırlar. Benicio Del Toro da onlardan. Maradona ile Brad Pitt arasında gidip gelen, Che karakterine bürünmesiyle benim ve birçok insanın hayranlığını katbekat arttıran oyunculardan.
Del Toro1967 Porto Riko doğumlu. İlkokul yılları Katolik okulunda geçen, annesini küçücük yaşta kaybeden, baba ve erkek kardeşiyle geçirdiği yıllar boyunca yatılı okuyan ve üniversitede işletme eğitimi gören oyuncunun sinemayla iletişimi yazıldığı drama kursunda başlıyor. Önce ufak rollerle dizilerde, tipinin de müsaade etmesiyle katil ve uyuşturucu satıcısı rollerini üstleniyor.
Ailesinden gizli sürdürdüğü kariyeri 1988 yılında Bih Top Pee-Wee filmiyle sinemaya uzandı. 1989’da Bond filmi Licence to Kill’de kötü karakter oynayan en genç oyuncu oldu. Sonra ardı sıra The Indian Runner, China Moon, Christopher Colombus:The Discovery, Money for Nothing, Fearless ve Swimming with Sharks’da oynadı. 1995’de The Usual Suspects’de canlandırdığı Fred Fenster rolüyle çıkış sağladı ve En İyi Yardımcı Oyuncu dalında Independent Spirit Ödülü’nün sahibi oldu ve “takip edilecek oyuncu” olarak lanse edildi. Bundan sonra daha büyük bütçeli filmler ve büyük roller de gelmeye başladı. Abel Ferrara’s Funeral, Basquiat, The Fan ve Excess Baggage’da oynadı. Ama arka arkaya yükselişe geçtiği filmler olan Trafik, Santch ve 21 Gram’da hem ödüller kazandı hem de seyircinin gönlünde daha fazla taht edindi…
Sin City’nin Jackie Boy’u oldu, Yitirdiğimiz Şeyler de acılardan ilham alan bir çiftin erkek tarafını canlandırdı. Ve Soderbergh’in Ernosto Che Guevara’ya bakışındaki Che oldu o kararlı ve karizmatik duruşuyla… Şimdi de Kurt Adam filminde lanetli bir yazar olarak karşımıza çıkıyor… Bakalım altından neler çıkacak!