Acı hatıralar ve “Kırık Kucaklaşmalar”
ALPER TURGUT
“Kırık Kucaklaşmalar” (Los Abrazos Rotos), hayatının biricik aşkını yitirmesinin ardından eski kimliği ve kişiliğinden vazgeçen ve acı hatıralar denizinde tereddütsüz kaybolan bir adamın hüzünlü türküsüdür. Ve kahramanımız, tek bir şartla geri dönecektir. Kadınının çarçur edilen filmini, yeniden kurgulamak için…
“Sinir Krizinin Eşiğindeki Kadınlar”, “Çıplak Ten”, “Annem Hakkında Her Şey”, “Kötü Eğitim”, “Konuş Onunla”, “Dönüş”… Akdeniz esintili ve ziyadesiyle lezzetli… Tutkun, saplantılı ve özgün bir sinema dili bu… Yaratıcısı ise Oscar’lı İspanyol yönetmen Pedro Almodovar, elbette. Pedro Usta’nın son yapıtı Kırık Kucaklaşmalar, film içinde film de diyebileceğimiz, allak bullak bir senaryodan demleniyor. Öyle doldurmuş ki heybesini, ne ararsanız onu bulmanız içten bile değil. Alınyazısı, kıskançlık, nefret, çekişme, itişme, intikam, iktidar… Hayata dair tüm duygular, hala acıtan hatıralarını gizlemeye çalışan acemi tipler ve zekâya dair örgüler. Ve bitmek nedir bilmeyen sorunlu ilişkiler ağı… Yer yer ağlak, çokça savruk ve karmakarışık. Hatta dilerseniz, Yeşilçam’dan tatlar dahi alabilirsiniz. Filmin başrollerini, Almadovar’ın Hollywood’a armağan ettiği fetiş oyuncusu Penelope Cruz ile birlikte Lluis Homar, Blanca Portillo, Jose Luis Gomez, Ruben Ochandiano ve Tamar Novas üstleniyorlar. Hemen hepsi işlerini layıkıyla kotarmışlar, dozunda ve tam ayarında… Sadede gelirsek şayet; Kırık Kucaklaşmalar, kesinlikle Almadovar’ın en iyi filmi değil. Ama inadına davetkâr ve seyredilmeye değer. 8 Ocak 2010’da gösterime girecek, mümkünse kaçırmayın.
Görme engelli yazar Harry Caine ve 14 yıl önce sırra kadem basan yetenekli yönetmen Mateo Blanco… Tek bir adam ve iki ayrı kimlik ve kişilik… Sevdiği kadının kaybetmek, Mateo’yu, Harry’e çevirmiştir. Trajik öykü, güzeller güzeli Lena’nın trafik kazasında ölmesiyle başlar. Mateo ise kazadan gözlerini bırakarak kurtulur. Artık kapkaranlık bir dünyanın içerisindedir, yazarak ve çizerek unutmaya çalışır. Ama ne fayda… Delice bir aşk, bir kara sevda, unutulabilir mi? O, için için sevmeyi sürdürür.
Edebi metinler ve senaryolar yazarak yaşamını idame ettiren Harry Caine’in en yakın dostları ise yönetmenlik döneminden beri yanından ayrılmayan vefalı yapımcısı Judit Garcia ve onun oğlu Diego’dur. Delikanlı, yazılarını kâğıda dökmesi için Harry’e yardımcı olur. Gözleri görmese de çapkınlıklarını sürdüren ve çektiği çile belli olmasın diye alaycı bir adama dönüşen Harry, sürekli reddettiği ve bu dünyadaki izlerini silmeye çabaladığı Mateo’dan kaçabilecek midir?
Sonra bir gece, Judit çok uzaklardayken Diego kaza geçirir. Hastaneye kaldırılan gencin başından ayrılmayan Harry, taburcu olduktan sonra da onu kendi evine taşır. Diego fırsatı kaçırmaz. Çünkü annesi Judit’in sırlarla dolu bir geçmişi vardır ve yanıtlarını alacağı yegâne kişi ise Harry’dir. Ve Harry, yıllar sonra ilk defa anlatmaya başlar. Konuştukça rahatlar, rahatladıkça Mateo geçmişten çıkagelir. Hayat kadınlığından kurtulmak isterken zengin ve hırslı işadamı Ernesto Martel’in kölesi haline gelen Lena ve genç kadını bir filminde oynatmaya karar verdikten sonra hayatı rayından çıkan Mateo… Sonra Judit’in suçluluk duygusu, Martel’in eşcinsel oğlu Ray X derken gizem aydınlanmaya başlar. Herkes Mateo’ya âşıktır, Martel ve Mateo ise Lena’ya… Ve aşk bölüşüldükçe bela daha da büyür.
.