Fırat Sayıcı
Ölüme uğurlayanların son vedası
Eski çağlardan beri, ölüm mefhumu ve toplumların yaşamın sonlanmasına bakış açısı birçok kültüre göre değişiklikler göstermiştir. Kimileri ölümün mutlak bir son olduğunu düşünürken, birçokları da ölümden sonra sonsuz bir hayatın varlığına inanırlar. Özellikle dini inanca sahip toplumlar, ölümü yeni bir başlangıç olarak kabul ederler. Kim bilir belki de, öldükten sonra yeni bir hayata başlanacağına inanmak, insanın ölüm korkusuna karşı daha güçlü durmasının bir mazeretidir. Yaşamla ölüm arasında bir uğurlayıcı olarak mesleklerini sürdüren insanlarsa her toplumun vazgeçilmez unsurlarından. İşte “Son Veda”nın kahramanları da, hayata elveda deyip öteki dünyaya göçen insanlara rehberlik eden ‘Tabutlayıcılar’ı konu ediniyor; Karısı Mika ile memleketine dönen Daigo, cesetlerin yakılmadan önce törensel olarak ‘tabutlanması’ işinde çalışmaya başlar. Ölümün çeşitli biçimleriyle karşılaşan Daigo yaptığı işin bir çeşit hayata saygıyı ifade ettiğini anlamaya başlar. Kocasının işi bırakmasını isteyen Mika, red cevabı aldığında ailesinin yanına döner. Daigo yalnız kalsa da yaptığı işin değerine inanmaya devam eder.
Japonya’nın kırsal bölgesinde doğup büyüyen yönetmen Yôjirô Takita, hayat deneyimini, ustalıkla kullandığı kamerasıyla aktarmış filmine… Özellikle başroldeki Daigo’yu canlandıran Masahiro Motoki, ara sıra komediye kaçan üstün performansıyla göz dolduruyor. İş, para kazanmak, ilişki sürdürmek gibi hayatın kaçınılmaz zorunluluklarını sırtında taşıyan Daigo, ölümün soğuk tenini hissettiğinde önce afallasa da ardından duruma alışıyor. Artık ölüleri diğer tarafa uğurlamayı bir meslek haline getirdiğinde ise işin felsefesini kavrıyor. Senaryo, yönetim ve oyunculuklar dışında filmin bir diğer taşıyıcı unsuru müzikleri… Çello ağırlıklı yazılan müziklerin sahibi Miyazaki ustanın da vazgeçemediği müzisyenlerden Maestro Joe Hisaishi… Hayatın önemi ve ölümün gerekliliğinin altını çizmek adına klasik müziğin rehber olarak kullanıldığı film çölde bir vaha gibi rahatlattı sinemaseverleri. Zira, Amerikan filmlerinin kirli ve baş döndüren dünyası ile elle tutulur bir yanları olmayan özensiz Türk filmlerinin arasında, ferahlatıcı bir dinginliğe sahip “Son Veda”yı izlemek, Ekim ayının belki de en önemli sinemasal tatlarından biriydi benim için…
Filmin alt metinlerinde gördüğümüz bir başka ana fikir ise, inceden inceye insanlığın zayıf tarafını göz önüne seriyor. İnsanoğlu farkında bile olmadan bencillik yapıyor ve sevdiği kişinin ölmesine bu kadar duygusal tepki vermesinin altında yatan asıl etkeni göremiyor. Aslında sevdiğimiz kişinin öldüğüne değil, artık onu göremeyeceğimize ve bizi mutlu edemeyeceğine üzülüyoruz…