Banu Bozdemir
Selda Çiçek’in ilk uzun metrajı İncir Çekirdeği. Mardin’de çekilen ‘kadın dünyası’nı anlatan filmde Özgü Namal ve Derya Durmaz başrolde. Modern dünyanın ‘berdel’i olan filmde doğuda yaşayan kadınların zorlukları anlatılıyor ama ‘umut’ filmin her yerinde dolaşıyor. Filmin yönetmeni Çiçek’le filmin başından sonuna konuştuk…
Öncelikle böyle bir filmi çekmeye nasıl karar verdiğinizle başlayalım…
Film aslında bir gerçek hikaye. Aslında bir değil iki hikayeyi birbiriyle karıştırdık. Çok yakın bir arkadaşımın ablasının intiharı ve aslında hepimizin çok iyi bildiği mayına basma olayları. Bütün mesele, kadınların sorunlarıyla ilgilenmek durumundan çıktı. Türk sinemasına baktığımızda kadın konulu filmler var ama kadınlar hep daha geri planda. Bizim filmde kadınlar ana karakter.
İntihar derken, doğuda sıkça rastladığımız intihar vakalarından biri mi?
Müjgan Halis’in ‘Batman’da Kadınlar Ölüyor’ adlı kitabı var. Aslında yola çıkış o. Orada bir tespit vardır. Bir gün içerisinde yanlış hatırlamıyorsam 668 intihar girişimi olmuş. Ölüm olmamış hepsinde ama çok ciddi bir rakam bu. Bunun üstüne çok ciddi tartışmalar var. Aileler öldürüldü deniyor, kızların birileriyle birlikte olup intihar ettikleri vs gibi şeyler konuşuluyor. Psikolojik, toplumsal ve feodal yapılar sorgulanıyor. Bunları bir yerde kendi kendime harmanlamış oldum. Ama filmde direkt olarak ‘bu kadınların intiharı filmidir’ ya da sadece mayına basanların hikayesidir demek mümkün değil. Ya da Kürtlerin hikayesi demek de doğru olmaz. Bir insan hikayesi, bir ailenin, bir olayın üzerinden yedi yıl geçtikten sonra bir gününü anlatıyor. O geçen süreçte ailenin ne hale geldiğini anlatıyor. Çünkü yaşadığımız şeyler, bir yerde anlaşılıyor ama sonra atlanıyor. Bu bir kahraman filmi değil. Kahraman yok, herkes kahraman ve hayatını yaşıyor bir şekilde.
Bugüne kadar sanat yönetmeni olarak çalıştınız dizilerde ve sinema filmlerinde. Yönetmenliğe uzanmak nasıl oldu?
Aslında sanat yönetmenliği tesadüfen oldu. Yönetmenlik daha bilinçli. Ben üç sene Marmara Üniversitesi’ne girmek için sınavlara girdim. En sonunda pes ettiler ve beni aldılar. Film çekmek benim için önemliydi. Ben Türk Dili ve Edebiyatı da okudum. İkisi bir araya gelince ve zamanda oluşunca çekmeye karar verdim.
Film Mardin’de geçiyor. Peki olay Mardin’de mi geçiyor? Mardin sinemaya çok uygun bir mekan…
Ben Mardin’i kendim seçtim. Çünkü Mardin çok enteresan, görsel olarak çok güzel. Aslında talihsizlik de yaşadık. Bir kum fırtınası yaşadık ve üç hafta boyunca çekim yapamadık. Fakat filmin duygusu için çok önemliydi. Çünkü film inanılmaz taşlarla örülmüş bir yer. Hikayenin kendi grifti gibiydi mimarisi. O yüzden Mardin’i tercih ettim.
Özgü Namal başrol oyuncunuz. Onu seçmenizdeki etken neydi? Aslında batılı bir yüzü var ama doğulu karakterler için tercih ediliyor genelde?
Özgü’nün oyunculuğu çok doğal ve profesyonel. Bu hikayeyi çok beğendi ve isteyerek oynadı. Çünkü gerçekten çok kadın hikayesi. Birlikte bir duygu birlikteliği kurduk. Zaten çok hazırlık da yapmıştık. Özgü’nün yüzündeki masumiyet çok önemli. Ben çok istedim oynamasını. Duyguyu çok çabuk verebilen, enteresan bir aktris.
Havaya çabuk mu giriyor?
Çok minimal ve doğru oynuyor bence. Ben daha öncesinden setten tanıyorum. Orada da gözlemleme olanağım oldu. Gözüm hep ondaydı. Oynadığı her karakterin çizgisi çok farklı. Mesela bizim filmde Özgü hüzünlü ve doğulu bir kadını anlatıyor ama umudun simgesi. Daha önce böyle bir filmde oynadığını sanmıyorum. Fark var.
Doğuda kadın olmanın zorluğunu, orada yaşamanın farklılığını da anlatıyorsunuz…
Aslında Mardin’i seçmemin biraz da böyle bir nedeni var. Şimdi biz Batı’da daha rahat yaşıyoruz. Orada kadınlar evdeler. Dışardan izole bir hayat yaşıyorlar. Evin içinde kendi iç ilişkilerini işlemeye çalışıyoruz. Küçücük dünyaları içinde neler oluyor. Batıda da böyle yaşayan kadınlar var. Ama orada birbirlerini çok tetikliyorlar. Her davranışları etkiliyor birbirlerini. Kahramanlık değil de daha genel şeyler üzerine oturuyor film. Ailenin yapısı, yaşayış, gelenekler ve sonuçlar. Biraz böyle anlatılabilir.
Filmin konusu kısaca nedir?
Özgü Namal küçük kızın teyzesi. Bir berdel hikayesi. Abla intihar edince eniştesiyle evleniyor. Fakat buradaki fark, kadının eniştesiyle isteyerek evlenmesi. Berdel aile zoruyladır ama o isteyerek yapıyor.
Bunun bir sebebi var mı?
Hep bilinen nedenlerin dışında bir şey anlatmak. Her zaman bildiğimiz klişelerin olmadığının altını çizmek. Biraz tersten okuma…
Filmde umutsuz bir başlangıca rağmen umut var gördüğüm kadarıyla. Bu umut filmde nereye taşınıyor?
Yaşama devam etme gerekliliğini anlatıyor. İyiliğim ve umudun devam etmesi gerekliliği üzerine… Çünkü hayatı sonlandırınca aslında bir şey yapılmış olmuyor. Olduğunuz bir noktadan başka bir noktaya çıkarabilmek için yaşamaya devam etmeyi savunan bir proje.
İlk filmini çeken bir yönetmen olarak ne gibi zorluklar yaşadınız. Mesela Kültür Bakanlığı’ndan destek almamışsınız… Bunu üzülerek belirtmişsiniz sanki?
İnsan hata yapmadan gelişemez. Bence ustalardan demeyeyim de, belli bir noktaya gelmiş insanlardan çok yeni başlayanların desteklenmesi önemli. Hoş desteklenmeyince de insan yapmamazlık etmiyor. Çünkü kararlı olmak burada önemli olan. Çok zor oluyor, her şey için üç katı enerji harcıyorsunuz ama sonuç itibariyle yapılıyor.
Kadın hikayelerini kadınlar daha mı iyi anlatıyor sizce?
Türkiye gibi bir ülkede kadınların daha fazla anlatılması gerektiğini düşünüyorum. En çok kadın hikayesi anlatıldığını düşündüğümüz noktada bile aslında erkek tarafından bakılıyor. Pek çok örnek var. Kadın ve erkek arasında düşünme, hayatı algılama gibi farklılıklar var. Biz bir de kadınların nasıl baktığını göstermiş olalım istedik. Doğru ya da yanlış. Kadın doğru bakar diye bir şey yok ama bir de biz bakıyoruz.
Derya Durmaz da var filmde ve bir anneyi canlandırıyor sanırım?
Derya’yı çok zor ikna ettim aslında. Cemile’yi oynuyor, Heda’nın yani Özgü’nün annesi. Doğuda genç evlenirler biliyorsunuz. Bu da klişe karşıtı bir durum. Çalıştığımız mekanda bir kadın vardı, 35 yaşlarında. Neredeyse 20’li yaşlarında kızı vardı. Derya onu görünce ikna oldu, keyif aldı. Filmdeki her şey çok gerçek ve doğal. İnsanların inanmayacağı kadar da doğal gelebilir onlara.
Son sözler…
İyi bir şey yapmak için uğraştık. Umarım çok kişiye ulaşabiliriz. Üç beş kişi izlesin diye yapmıyoruz. Koşullar pek öyle olmuyor ama umarım insanlara ulaşabiliriz. Sektör devam etsin diye popüler filmlerin de yapılması gerekiyor, bizim gibi daha yüreklere dokunan filmlerin de…