Banu Bozdemir
Gary Oldman denince çoğumuzun aklına Leon gelmesi, o kötü adamın hınçla dolu suratıyla karşımıza çıkması doğal. 21 Mart 1958 doğumlu bu İngiliz aktör tam da balığın koça döndüğü gün doğduğu için iyilikle kötülük arasında kalmış bir tarihi kahraman gibi. Yıllarca tiyatro yaptı tozlu sahnelerde. Sonra Hollywood’a sıçradı ve ‘Sid and Nancy’de The Six Pistols grubunun solisti Sid’i canlandırdı. Film de karakter de beğenildi. İkinci filmi Prick Up Your Ears’da oyun yazarı Joe Orton’u canlandırdı. İki filmde de oynadığı karakterlerle bütünleşen oyunculuğu dikkat çekti.
Aslında Oldman’a her filmde rastlamak mümkün gibi. JFK’da Oliver Stone Harvey Lee Oswald karakterini Oldman’a vereceğini yıllar önce biliyordu. Dracula’da makyajı delen oyunculuğuyla kötü adamların baş tacı oldu bir anda. True Romance’da kısa ama etkili bir rolü oldu, Immortal Beloved’da hayranı olduğu Beethoven’ı oynadı. Film gişede yattı ama Isabella Rossellini ile aşk hayatları başladı.
Beşinci Element de yine kötüydü. Kötü diyoruz ama Lost in Space ile uzayın derinliklerine indi, The Contender’de beyaz saraya daldı, Interstate 60’da gizemli bir yabancı oldu. Ardından bol bütçeli Harry Potter serisi geldi. Sirius Black karakteriyle yine kötü ve gizemli olmayı başardı. Çılgın ve büyücüydü. Batman Begins de Dedektif Gordon oldu, Kara Şövalya’de devam etti rolüne… Suçun karşısındaydı bu kez ama karizmatik bir suç avcısıydı yine de…
Bu yıl izlediğimiz Doğmamış da spiritüel olaylara danışmalık eden Sendak’ı oynadı. Bu ay vizyona giren A Christmas Carol / Yeni Yıl Şarkısı’nda üç farklı rolde karşımıza geliyor. İyi ve kötü arasında gidip geliyor… Ama Oldman hangi role girerse girsin hakkını fazlasıyla veriyor…