Kalabalıkların ve umudun peşinde

Memoria del Saqueo (Yağma Anıları), Arjantin’de, Latin Amerika’da ve dünyanın her yerinde başka bir dünyanın mümkün olduğu tartışmalarına bir katkı.

“Bu anlattıklarım yeni değil. Ülkemizin nasıl kan kaybettiğini, serpilen devlet işletmelerinin dışarıya nasıl satıldığını, politikacıların bunun için nasıl rüşvet aldıklarını, o yıllar boyunca gazete ve televizyonlardan da izleyebilirdiniz. Ama her şey karmaşık olduğu için, sahtekarlıkları bir araya getirmeyi ve iç yüzünü ortaya koymayı gerekli gördüm. Bunları iki saate sıkıştırabildim, aslında 20 saate ihtiyacım vardı. Ama iki saat içinde de insanlar olayları daha net görecek ve nasıl soyulduklarını ve nasıl aptal yerine konulduklarını anlayacaklardır.” Fernando Solanas küreselleşmenin Arjantin üzerindeki yıkıcı etkilerini incelediği Memoria del Saqueo (Yağma Anıları – Sosyal Soykırım), filmi ile yapmak istediklerini kısaca böyle anlatıyor.

Yağma Anıları, Arjantin’de Ekim 2001 seçim sonuçları ile başlayıp, daha sonra düzenlenen tencere tavalı sokak gösterileri, krizin derinleşmesi, sıkıyönetimin ilanı ve nihayetinde 20 Aralık 2001’de Devlet Başkanı De la Rua’nın istifasıyla sonuçlanan döneme heyecan dozu yüksek kısa bir bakış attıktan sonra aniden durup “Arjantin’de ne oldu? Bu kadar zengin bir ülkede nasıl oldu da bu kadar insan açlık çekti?” sorularını ortaya atıyor ve 70’li yıllara geri dönüyor.

Türkiye’den de pek yabancı olmadığımız bir dönem…

70’li yıllarda uluslararası finans piyasaları para içinde yüzüyorlardı. 1973 ve 1979 yıllarında petrol fiyatlarında yaşanan şok Ortadoğu’daki petrol ülkelerinin kasalarını parayla doldurmuş, onlar da bu paraları Batı’daki büyük bankalara yatırmışlardı. Bankalar bu büyük miktardaki paralarla kısa zamanda kar getirecek şekilde yatırım yapmanın peşine düştüler. Özellikle Amerikan bankaları saldırgan bir borç verme politikası içine girdiler. Üçüncü Dünya ülkelerindeki girişimci ve hükümetleri büyük çaplı finansal yardımlarla gerçekleştirilecek büyük projeler ve büyük miktarlarda ithalata ikna etmek için bu ülkelere gittiler.

Bu ülkelerin yüksek miktardaki borçları nasıl ödeyeceklerine, ödeyip ödeyemeyeceklerine ise hiç kafa yormadılar.

Üçüncü Dünya ülkelerindeki Batı hayranı elitler, kredileri memnuniyetle kabul ettiler. Bu kredilerle Batılı yaşam tarzının tüketim ve lüks malları için ithal finansmanı da sağlanmış oldu. Paraların bir kısmı silaha giderken bir bölümü de yolsuzluk kuyularında kayboldu.

Bugün biliyoruz ki o borç verme politikasının bir de siyasi arka planı var.

John Perkins’in Zeitgeist’ın ikinci bölümünde ve Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları kitabında anlattığı gibi Amerikan yönetimi gelişmekte olan ülkeleri Amerikan bankalarına bağlayabilmek için yıllarca onları sistematik olarak borçlandırmak için çaba göstermişti.

Ne diyordu John Perkins: Ekonomik tetikçiler, yerküre üzerindeki ülkeleri trilyonlarca dolar dolandıran yüksek ücretli profesyonellerdir. Dünya Bankası, ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID) ve diğer yabancı ‘yardım’ kuruluşlarından büyük şirketlerin kasalarına ve gezegenimizin tabii kaynaklarını kontrol eden birkaç varlıklı ailenin ceplerine para aktarırlar. Kullandıkları araçlar arasında sahte finansal raporlar, hileli seçimler, rüşvet, zorbalık, seks ve cinayet bulunmaktadır. Oynadıkları oyun imparatorluklar kadar eski olmasına rağmen, günümüzdeki küreselleşme sürecinde yeni ve korkutucu bir boyuta ulaşmıştır. Nereden mi biliyorum; ben de bir ekonomik tetikçiydim.”

80’li yıllarda Reagan dönemiyle birlikte faizler yüzde 6’lardan yüzde 20’lere tırmandı. Gelişmekte olan ülkelerin borçları sabit faize bağlanmadığı için borçları kısa zamanda iki, üç katına çıktı. Aynı dönemde dünya piyasalarında gelişmekte olan ülkelerin başlıca döviz kaynağı olan hammadde fiyatları düşmüştü. Hepsi de borç batağındaydı. Ne borçlarını ne de faizlerini ödeyebilecek durumdaydılar.

1982 yılında ilk kez Meksika borçlarını ödeyemeyeceğini açıkladı onu diğerleri izledi. Dünya finans sistemi çöküşe geçmişti.

Gelişmekte olan ülkelerin ve büyük bankaların iflas bayrağı çekmesini önlemek için IMF ve Dünya Bankası ödeyemeyecek durumdaki ülkelerin borçlarını yeniden yapılandırdı. Ama borç dağları büyümeye devam etti ve alınan yeni kredilerle ancak borçların faizleri ödenebildi.

Bunun üzerine IMF söz konusu ülkeleri “yapısal uyarlama programları” yapmaya zorladı. Basitçe ifade edersek, bu giderlerin düşürülüp gelirlerin yükseltilmesi demekti. Söz konusu ülkeler mümkün olduğu kadar fazla döviz elde edebilmek için tam anlamıyla ihraç ekonomilerine döndü.

Yapısal uyarlamanın başka bir hedefi de neoliberal politikalar çerçevesinde devletin gücünün azaltılıp, özel ekonominin güçlendirilmesiydi. Piyasalar liberalleştirildi ve devlet işletmeleri özelleştirildi.

İç piyasa için üretilen tüketim malları ve gıda ürünleri, devletin eğitim, sağlık ve kamusal inşaat gibi alanlara yaptığı sosyal harcamalar önemli ölçüde kısıldı.

80’li yılların yapısal uyarlama programları Üçüncü Dünya ülkeleri için sosyal ve ekonomik anlamda tam bir felaket oldu ve geride milyonlarca yoksul, aç insan bıraktı.

O ve ondan sonraki nesiller az beslenerek eğitimsiz ve işsiz olarak büyüdü.

Solanas’ın filminde konuşan doktorlardan birinin çok acı bir şekilde tespit ettiği gibi:

“Bu çocuklar çöp yiyerek yaşıyor. Yetersiz beslenenlerin üçüncü neslinden hayatta kalanlar bu çocukları doğuruyor. Çok sayıda çocuk ölüyor. Yaşayanlar ise daha küçük, daha zayıf, beyin kapasiteleri daha az. Ama onlar da herkes gibi insan, duyguları var. Onları toplumun bir alt türü olarak görmek insanı isyan ettiriyor.”

Yağma Anıları, Arjantin’in son yıllarda yaşadıklarını gösterirken bir yandan da neoliberal politikalar peşindeki diğer ülkelerde yaşananların da kısa bir özetini sunuyor. Yolsuzluk ve özelleştirme sırasında ortadan kaybolan paraların izini sürerken diğer yandan da yoğun olarak Arjantin’deki sokak gösterilerini yansıtıyor.

Solanas baştan sona kadar filme anlatıcı olarak müdahale etse de hiç yalnız değil. Hatta film fazlasıyla kalabalık. Kamera sürekli sokaklarda gösteri yapan insanların peşinde. Aslında bunu küreselleşme karşıtı bütün filmlerde izlemek mümkün. Çünkü onların umudu hala sokaklar.

Siyasi filmlerin yönetmeni

Fernando Solanas politik filmleriyle tanınan Arjantinli bir yönetmen. 1936 yılında doğdu. İlk belgesel filmi La Hora De Los Hornos (Fırınların Saati) kısa sürede siyasi filmlerin klasikleri arasına girdi. 1976 – 1983 yılları arasında askeri diktatörlük döneminde Paris’te yaşadı. Ülkesine döndükten sonra bir yandan “Sur” gibi filmlerle diktötörlük dönemiyle hesaplaşırken, bir yandan da siyasete girdi. Dönemin Devlet Başkanı Carlos Menem ve hükümetine yönelik rüşvet suçlamalarının ardından 1991 yılında suikasta uğradı, bacağından altı kurşunla yaralandı. Frente del Sur partisini kurdu. 1993 – 1997 yılları arasında parlamento üyeliğinde bulundu, 1995 yılında Devlet Başkanlığı’na adaylığını koydu. Daha sonra filmleriyle daha geniş kitlelere ulaşabileceği düşüncesiyle siyaseti bıraktı. Türkiye’de de gösterilen Memoria del Saqueo filmiyle 2004 yılında Berlin Film Festivali’nde onur ödülü aldı.

Serdar Akbıyık
1967 yılında İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyal Antropoloji Bölümü'nü bitirdi. Erol Simavi Vakfı Gazetecilik Bursu'nu kazanıp iki yıllık eğitimden sonra Hürriyet Gazetesi'nde istihbarat muhabiri olarak mesleğe başladı. 1992 yılında Hürriyet Yazıişleri'ne geçti. 1993'te Spor Gazetesi'ni kuran grupta yer aldı. 1996'da Hürriyet Yazıişleri'ne döndü. 1999'da Star Gazetesi kuruluşunda bulunmak için Hürriyet'ten ayrıldı. 2000-2001 yıllarında Almanya'da Star Gazetesi'ni çıkaran grupta Yazıişleri Müdürlüğü yaptı. 2002'de Türkiye'ye dönüp Star Grubu'na bağlı olan ve yeniden yayımlanan Hayat Dergisi'nde görev aldı. Hayat Dergisi'nde ve Star Gazetesi'nde sinema eleştirmenliği yaptı. 2004 yılında Star Gazetesi Yazıişleri Koordinatörlüğü görevine getirildi. Halen Star Gazetesi İnternet Yayın Müdürlüğü ve sinema eleştirmenliğini sürdürmektedir. Star Gazetesi, Kral Müzik Dergisi ve internette çıkardığı Cinedergi'de sinema yazıları yayımlanmaktadır. 2007 yılında "Türk Sineması'nı Yönetenler" adlı yönetmenlerle yaptığı röportajları kapsayan bir kitap çıkardı.

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.