Harry Potter’da ateş bacayı sardı
Harry Potter kime aşık oluyor? Ron ile Hermione arasında kıvılcımlar çıkıyor. Harry Potter’ın altıncı filmi olan Melez Prens’te her şey birbirine giriyor.
Harry Potter macerasında sona yaklaştıkça filmin gerilimi artıyor, arkadaşlar arasındaki ilişkiler ise içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Bu hafta vizyona giren beşinci Potter macerası Melez Prens, finalin bir önceki ayağı olma özelliğini taşıyor. Bu sebeple belki de Melez Prens bütün filmler içinde öncesi ve sonrasına en çok bağlı olan öykü. Kitapları okumamışsanız veya önceki filmleri seyretmemişseniz filmi algılamakta problem yaşayabilirsiniz. Buna karşılık oyuncu kadrosunun yaşları gereği en iyi performanslarını sergiledikleri bölüm diyebiliriz Melez Prens için. Potter’ı canlandıran Daniel Radcliffe ilk film olan Felsefe Taşı’nda yer aldığında 10 yaşındaydı. Yıllar ve filmler birbirini kovaladı, altıncı film olan Melez Prens’te Radcliffe, artık 19 yaşında, neredeyse ergenliği geride bırakmış genç bir adam olarak karşımıza çıktı. Altı filmi ve romanın çıkan bütün kitaplarını okumuş birisi olarak Radcliffe’in oyunculuğunun da romana paralel olarak geliştiğini söyleyebilirim. Zaten Harry Potter serisinin en önemli yanı da yazar J.K.Rowling’in yaratıcılığının yanı sıra kahramanlarının yaşı ilerledikçe romanın dilinin de değişmesi. Her bölümde olaylar daha ciddi bir bakış açısıyla anlatılıyor. Korku ve romantizmin bölümler ilerledikçe daha da yükseldiğini görüyoruz. Sanki bir izleyici kitlesini alıyor, onlar büyüdükçe öyküyü onlara göre uyarlayıp önümüze getiriyor yazar Rowling ve onu takip eden yönetmenler. İlk iki filmi Evde Tek Başına ve Mrs. Doubtfire gibi çocuk filmlerindeki başarılarıyla tanınan Chris Columbus yönetti. Üçüncü film Ateş Kadehi’nde Dört Nikah, Bir Cenaze’den hatırlayacağımız Mike Newell yönetmen koltuğuna oturmuştu. Bu film belki de serinin en zayıf halkası seçildi. Bunun üzerine Meksikalı yönetmen Alfonso Cuarón dördüncü film olan Azkaban Tutsağı’nı yönetti. Beşinci film olan Zümrüdüanka Yoldaşlığı’nı, bu hafta vizyona girecek olan Melez Prens’i, serinin son filmi olan ve 2010’da vizyona girecek Ölüm Yadigarları’nı da David Yates yönetti. Açıkçası J.K.Rowling hem yönetmenleri hem de bu işe çocuk yaşta atılan oyuncu kadrosunu akıllıca yönlendirerek müthiş bir efsaneyi sinema izleyicisine armağan etti. Film, Daniel Radcliffe’in dışında Harmione karakterine yaşam veren Emma Watson’u da sinema dünyasına kazandırdı. Melez Prens’teki performansı ile güzel ve romantik bir genç kızın nasıl yorumlanacağını herkese gösteriyor Watson. Potter’ın en yakın arkadaşı Ron’u canlandıran Rupert Grint ile Watson bir aşk düellosuna tutuşuyorlar bu sefer. Potter kime aşık olacak? Hermione’nin kalbini kim çalacak? Ron iki kızın arasında kalınca kime sığınacak? İşte bütün bu sorular 153 dakika süren Melez Prens’te cevap buluyor. Dokuz yıldır süregelen efsanenin finalinden bir önceki macerayı kaçırmamanızı öneriyorum. Melez Prens’in kısa öyküsüne gelince: Büyücüler dünyasında devam eden kargaşa artık Muggle’ların dünyasını da etkilemeye başlamıştır. Harry Potter, Hogwarts’taki altıncı yılını Feci Yorucu Büyücülük Sınavları’na hazırlanarak geçireceğini düşünmektedir. Artık Quidditch takımının da kaptanıdır. Ancak Diagon Yolu’ndaki okul alışverişi sırasında Draco Malfoy’un bir şeyler çevirdiğini fark eder. Lord Voldemort’un geçmişiyle ilgili pek çok bilinmeyen ortaya çıkarken bir yandan da Malfoy’un neyin peşinde olduğunu öğrenmeye çalışan Harry’yi yine zor günler beklemektedir.
