Zeynep Bonçe
Vampirler, Balkan köylerinden Afrika kabilelerine, Amerikan yerlilerinden Çinlilere kadar neredeyse her toplumun halk kültüründe yer alıyor. Biçimleri, hikayeleri ve onları öldürme şekilleri değişse de, bu mitolojik yaratık, toplumların birbirinden habersiz bir şekilde yarattıkları (ya da karşılaştıkları) ortak bir kan emici. Ben ‘karşılaştıklarını’ düşünmeyi tercih ediyorum. Zira en çok keyif aldığım kitapların, filmlerin, dizilerin baş kahramanlarının gerçek olabilme ihtimali, itiraf etmeliyim ki, beni büyülüyor. Bu konuda yalnız olmadığımı da tahmin etmek çok zor değil. Aksi takdirde gerek edebiyatta, gerek sinemada vampir kavramının kullanımı bu boyutlarda olmazdı. Nesillerdir, kurgu olan her yerde boy gösteren vampirler, dizilerden de uzak kalamadılar. Televizyona da hemen ısındılar ve neredeyse yeni bir dizi türü çıkardılar ortaya.
Vampirlerin evimize ilk ziyaretleri bizzat en mühim vampir tarafından yapıldı. 1955 yapımı Matinee Theatre’ın Dracula isimli bölümünde bu ihtişamlı vampirle tanıştık. Her bölümde ayrı bir hikayeyi işleyen bu diziyi vampir dizisi olarak sınıflandırmak doğru olmaz tabi. Asıl konumuz, aklımızda yer eden, hayatımızın bir parçası haline dönüşen vampirlerin, her hafta kanımızı emdiği diziler. Bütün vampir dizilerini sıralamaya kalksak liste çok uzar. O nedenle en çok isim yapmış vampir dizilerini anmakla yetineceğim.
- Dark Shadows (1966): “Gotik arkası yarın” olan bu kült dizi 1966’dan 1971’e kadar, yani televizyonun en parlak döneminde ABC’de yayınlandı. Vampirlerin yanı sıra kurt adamlar, hayaletler, canavarlar, cadılar, büyücüler, zamanda yolculuk ve paralel evren gibi konulara da değindi. 135 yaşındaki vampir Barnabas Collins kısa zamanda America’da ikon haline geldi. Johnny Depp, Tim Burton, Madonna gibi ünlüleri derinden etkiledi, Anne Rice’in Vampirle Görüşme adlı romanına ve Buffy The Vampire Slayer ve Angel gibi dizilere ilham kaynağı oldu. Hatta Tim Burton’ın Alice In Wonderland’ten sonra çekeceği, Johnny Depp’in de Barnabas Collins’i canlandıracağı, Dark Shadows uyarlaması filmin çalışmaları başladı bile.
- Kolchak: The Night Stalker (1974): X-files’a ilham veren dizi, eksantrik, yalnız ve kararlı gazeteci Carl Kolchak’ın, otoritelerin kabul etmediği doğaüstü olayları araştırma serüveni üzerine kurulu. Bu serinin iki de televizyon filmi bulunmakta.
- Buffy The Vampire Slayer (1997): Birkaç satırla açıklanamayacak bir fenomene dönüşen ve kanımca yapılmış en iyi vampir dizisi olan BTVS, bir döneme damgasını vurdu diyebiliriz. Özellikle “Once More With The Feeling” ve “Hush” gibi deneysel bölümleri, hiçbir BTVS takipçisinin unutamadığına eminim. İnce esprileriyle de kimi zaman sit-com’ları aratmayacak kadar eğlendirebilen dizi, aynı zamanda Angel ile birlikte ‘en çirkin vampire dönüşme hali’ni de bünyesinde barındırmakta.
- Angel (1999): Buffy The Vampire Slayer’ın tüm dünyada bu kadar başarılı olmasındaki en büyük nedenlerden biri şüphesiz ki delikanlı vampirimiz Angel, nam-ı diğer Angelus idi. Angel’ın üçüncü sezonun sonunda BTVS’dan ayrılmasından sonra, Yapımcı Josh Wheddon, izleyicinin bu karaktere olan sevgisini, daha erkeksi, daha olgun ve daha macera dolu bir dizi yaparak kullanmaya karar verdi. İyi de yaptı. Elleri dert görmesin.
- Blade: The Series (2006): Sinema filmi Blade: Trinity’nin devamında gelişen olaylar silsilesini anlatan Blade: The Series, Marvel’in aynı adlı karakterinden televizyona uyarlanan ancak ilk bölümlerdeki yüksek reytingini koruyamayarak, 12 bölüm sonra yayından kaldırılan bir dizi.
- Blood Ties (2006): Tanya Huff’ın Blood Books ismiyle anılan bir dizi kitabından uyarlanan bu Kanada yapımı polisiye vampir dizisinin en çekici tarafı olan 450 yaşındaki yakışıklı vampir Henry Fitzroy, aslen İngiltere’nin VIII. Henry’si ve günümüz Toronto’sunda çizgi roman çizeri olarak çalışmakta. Bir süre sonra özel dedektif Vicky Nelson’a doğaüstü olayları çözmesinde yardım etmeye başlayan Henry, bence dizilerdeki en güçlü vampir karakterlerinden biriydi.
- Moonlight (2007): Televizyonun en genç vampirlerinden biri olan 90 yaşındaki dedektif Mick St. John’un, gazeteci Beth Turner ile yaşadığı maceraları konu alan dizi, ne yazık ki sadece bir sezon sürdü. Siyah beyaz dedektif filmlerini anımsatan sahneleri, vampir mitolojisine olan yaklaşımı ve güçlü çizilmiş karakterleri ile çok daha uzun bir yayın hayatını hak eden bir diziydi Moonlight.
- True blood (2008): Alan Ball’un yapımcılığını üstlendiği True blood, şu an hala devam eden kayda değer tek vampir dizisi. Adını, vampirlerin insanların içine karışmaya başladığı bir dünyada, Japonlar tarafından üretilmiş bir yapay kan içeceği markasından alan dizi, Charlaine Harris’in Sookie Stackhouse romanlarından uyarlandı. 173 yaşındaki vampirimiz Bill Compton, bin bir türlü doğaüstü yaratığın buluşma noktası Louisiana’da, insanların zihinlerini okuyabilen garson Sookie’ye aşık olur. Yan karakterlerin de başroller gibi ince ince örüldüğü dizi, belki de şu ana kadar yapılmış en güçlü vampir dizisine dönüşme yolunda emin adımlarla ilerliyor. Görkemi jeneriğinden başlayan diziyi kaçırmamanızı öneririm.
Bunların dışında Supernatural, Demons, The Dresden Files gibi dizilerde de arada bir karşımıza çıkan vampirlerin her biri birbirinden farklı. Kimisi kazıkla sadece felç olurken, kimisi gümüşten etkileniyor. Kimisi güneşte sadece gücünü kaybederken, kimisi boynunda haçla gezebiliyor. Olur da karşınıza bir vampir çıkarsa, siz yine de Vincent Price yöntemlerinden şaşmayın, kazığa ve güneşe güvenin. Bu kadar söylendiyse vardır bir hikmeti.