MARGO MARTINDALE
“PARIS, JE T’AIME”
Bir sinema yazarı olarak bazen düşlerim; filmlerde oynasam nerede ve nasıl bir oyuncu olmak isterdim diye? Kesinlikle Hollywood’da, çok sayıda filmde ama büyük yönetmenlerle/ oyuncularla çalışan küçük rollerin oyuncusu olmak isterdim. Düşünün, Susan Sarandon ve Nicole Kidman’la dörder ve Meryl Streep ile üç kez oynamışsınız. Tony Scott’tan (“Days of Thunder”) Robert Benton’a(“Feast of Love”), George Miller’dan(“Lorenzo’s Oil) Clint Eastwood’a(“Million Dollar Baby”), Sydney Pollack’tan(“The Firm”) Neil Jordan’a(“In Dreams”), Taylor Hackford’dan(“Proof of Life”) Stephen Daldry’e(“The Hours”), muhteşem yönetmenlerle çalışmışsınız… Ve kariyeriniz aynen devam ediyor. Ben aynen böyle bir oyuncu olmak isterdim. Küçük rollerine derin anlamlar yüklemesini bilen Margo Martindale gibi.
1951, Jacksonville-Texas doğumlu Margo, sinemanın yanı sıra tiyatroda yer almış ve 2004 Tony ödüllerinde, “Kızgın Damdaki Kedi”deki performansıyla en iyi kadın oyuncu dalında aday olmuş bir sanatçı. “Benim oyuncum” Margo’nun, ülkesi dışında hayran kitlesi edinmesinde etkili olan film ise, kuşku yok ki, “Paris, Seni Seviyorum”da, Alexander Payne yönetiminde tek başına oynadığı “14eme Arrondissement” bölümü. Filmin sonunda yer alan bu bölüm, Denver’dan Paris’e kısa bir turistik gezi için gelen orta yaşlı ‘fransızca öğrencisi’ kadının, bu canlı ve o oranda yalnızlık hüznüne sahip kentte dolaşırken, kendi dünyasını, yaşama bağlılığını, mutluluk – mutsuzluk kavramlarını, umudu, bir başınalığı, ölümü sorgulaması üzerine kurulu. Margo’nun, kendine özgü bir kırılganlık ve zariflikle oynadığı Carol karakteri unutulmazlar arasına girmiştir. Harikasın Margo Martindale!