İstanbul Film Festival’i ödülleri açıklanınca ilk filmini çeken yönetmenlerin aldığı ödüller dikkat çekti. Bu yönetmenlerle konuştuğumuzda başarılarında iki öğenin ortaya çıktığını görüyoruz. Birincisi Nuri Bilge Ceylan ve Semih Kaplanoğlu’nun başı çektiği gerçekçi sinemanın etkisi. İkincisi ise High Definition film çekmenin kolaylığı. Üstelik dijital çekim doğası gereği gerçekçi bir sinema dilini de tetikliyor. Son dönem filmleri izlediğimizde örneklerin çoğalmasıyla beraber bir sınıflandırmaya gidilebilir diye düşünüyorum. Bütün bu filmlerin Fransız Yeni Dalgası’ndan etkilendikleri bir gerçek. Ama tabii her filmin ve yönetmeninin sinema dilinde edindiği konuda ve senaryosunu işleyişinde farklılıklar var. Mesela Aslı Özge ve Pelin Esmer ile yaptığım sohbetlerde ortak bir dil otaya çıkmadığını söylediler. Ama her ikisinin de btün farklılıklarına rağmen ortak bir gerçeklik duygusuna sahip oldukları da gözden kaçmıyor. Hani öyküden daha çok filmlerdeki karakterlerin öne çıkmasından doğan bir gerçeklik duygusu bu. Sinema adına değerleri ortada olan bu üretimlerin gişe problemi yaşayacakları da bir gerçek. Üstelik bu problemi demin bahsettiğimiz gerçeklik duygusunun baskın olması yüzünden yaşayacaklar. Bu onların tercihi. Her ikiside sanatlarını gişe endişesi yaşamadan icra etmek isteyen yönetmenler. Daha önceki söyleşilerimden Semih Kaplanoğlu, Yeşim Ustaoğlu, Nuri bilge Ceylan’ın da aynı tercihlere inandıklarını biliyorum. Şimdi bütün bu isimleri topladığımız zaman ortaya bir dalga çıkıyor. Biz bunu High Definition’ın etkisini de göz önüne alarak Yüksek Dalga diye adlandırıyoruz. Özellikle İstanbul Film Festivali ödülleri belli olduktan sonra bu hissimiz güçlendi. Bizde yönetmenlerimizle bu konular üzerine küçük sohbetler yaptık.
En iyi film seçilen Köprüdekiler filminin yönetmeni Aslı Özge, En İyi Yönetmen, En İyi Senaryo ve En İyi Erkek Oyuncu ödüllerini alan Uzak İhtimal’in yönetmeni Mahmut Fazıl Coşkun, En İyi Kadın Oyuncu ödülünü alan Derya Alabora ve Jüri Özel Ödülü’nü alan Pelin Esmer sorularımızı cevapladı.
Aslı Özge (Köprüdekiler)
İlk filmini çeken yönetmenlerin başarısının nedenini düşündüğümde Türk Sineması’ndaki çıkışın yarattığı atmosferi önemli görüyorum. Tabii jürinin yapısı da çok önemli, Kutluğ Ataman gibi yenilikçi bir ismin jüride yer alması bence seçimleri çok etkilemiştir.
İlk filmiyle ödül alan birçok yönetmenin olması bence Nuri Bilge Ceylan sinemasının etkilediği isimlerin çok olmasıyla bağlantılı. High Definition film çekmekte bu sayısal çoğunluğu tetikledi.
Filmimin en büyük özelliği içerden bir bakış açısına sahip olması. Belgeselle bağlantılı bir kurmaca film olabildiği kadar gerçekçi bir bakış açısına sahip oluyor tabii.
Mahmut Fazıl Coşkun (Uzak İhtimal)
İlk filmimde ödül almak gurur verici. Açıkçası benim filmimin dışında saygı duyduğum ve tecrübeli yönetmenler vardı. Onların arasında ödül alacağımı düşünmüyordum. Bu anlamda sürpriz oldu. Ama projeye hazırlanırken de tarzı üzerinde çok büyük çalışma yaptık. Minimalist bir film çektik. Bu anlamda da içimde hep ödül alabileceğimizi hissettim. Yani karmaşık duygular içindeydim. Ama dediğim gibi ilk filmimle ödül almak gurur verici.
Benim gibi ilk filmiyle ödül alan birçok isim oldu. Bu Türk Sineması’ndaki çıkışın bir kanıtı. Bizim filmlerimizde Nuri Bilge Ceylan, Semih Kaplanoğlu gibi bizim öncemiz sayılabilecek sinemacılarımızın etkisi var. Onların açtığı yoldan gidiyoruz.
Bu kadar ilk filmiyle ödül alan yönetmen varken tek bir sinema dilinden konuşmak imkansız. Herkes kendi tarzında film yapıyor. Bu anlamda biz yeni isimlerin bir dönem yaratabilmesi için sayımızın artması gerekiyor. Fransız Yeni Dalgası aynı dönemde çekilen 90 veya daha fazla filmle kendini gösterdi. Ama biz toplasak toplasak 10, 15 film yapabiliyoruz.
Yeni filmlerin ortak bir dilinden bahsedemesek de oyunculuklar hepsinde çok iyi. Oyunculuklar anlamında bir devrim yaşanıyor diyebiliriz. Bir de senaryolar eskiye göre daha gerçekçi. Bu anlamda filmler daha fazla yaşamın içinden çıkıyor.
Derya Alabora (Pandora’nın Kutusu)
İstanbul Film Festivali’nden ödül almak her sinemacı gibi benim içinde gurur verici bir şey. Pandora’nın Kutusu benim çok sevdiğim bir çalışma oldu. O yüzden yarışma bölümüne seçilmemiş olması biraz beni üzdü. Ama her festivalde farklı bir jüri yapısı vardır. Bir jüriden ödül alan diğerinden alamaz, bunu da anlayışla karşılamak lazım.
Sinemanın genci yaşlısı olmaz diye düşünüyorum. Önemli olan üreticilerin ürettikleri işe verdikleri emektir. Bu bağlamda bir sınıflama yapmamak gerektiğine inanıyorum. Tabii genç insanların heyecanlarını paylaşmıyor değilim. Onların ödül törenindeki heyecanları bile farklı oluyor. Ama sinemada bir değerlendirme yapıyorsak genç yaşlı gibi ayrımlar yapmamalıyız.
Pelin Esmer (11’e 10 Kala)
Onat Kutlar adına ödülü almak benim için ayrıca bir anlam taşıyordu. Ödül benim için şu anlamda sürpriz olmadı. Her yönetmenin bir beklentisi vardır. Ben de filmim için böyle bir beklentideydim tabii.
Birçok yönetmenin ilk filmiyle ödül alması üreticilerin bir derdi olduğunu ve artık yollara düştüğümüzü kanıtlıyor.