Yol ayrımındakilerin filmi…
Banu Bozdemir
1995 Mart ayında yaşanan Gazi Olayları, birçok insanın yüreğinde acı, kafasında ise derin izler bıraktı. O zamanlar belgesel ve kısa film yönetmeni olan Aydın Bulut, bu olayın etkilerini daha derinden gözlemleyerek bir senaryo yazdı hemen. Başka Semtin Çocukları… Evet o varoşlarda yaşayan, şehrin etrafını düzensiz bir şekilde çevreleyen evlerden taşan yürekleri anlatmak istemişti… Ama olmadı, maddi yetersizlikler yüzünden sanırım… Ama Bulut, ilk göz ağrısı senaryosundan bir an olsun vazgeçmemiş anlaşılan… Aradan yıllar geçmesine rağmen o fikir hep aklının bir köşesinde asılı kalmış. Senaryo değişti mi değişmedi mi tam olarak bilmiyorum ama Bulut’un olaylara bakış açısı biraz değişmiş gibi duruyor… Ya da olayların üzerinden geçen yıllar birtakım şeyleri daha farklı oturtmuş Bulut’un kafasında…
Olaylar toplumsal başlıyor, toplumsal olarak yuvarlanıyor ama tamamen kişisel sebeplerle sonlanıyor… Yani nereden bir çıkış yaratmaya çalışırsak çalışalım, sonuçta her şey kişisel çıkarlara, eksikliklere ve komplekslere dayanıyor gibi bir bakış açısı var. Ya da oralarda eskiden dayanışma vardı, ortak bir tavır vardı, ondan eser kalmadı demeye mi getiriyor lafı Bulut…
Şehrin içinde kaybolma fobisini çatı katlarına taşıyan (yoğun olarak Eşkıya’da kullanılmıştı ilk) film, aslında bu bölgelerde yaşayan insanların iki yönünü gösteriyor… Bir taraf siyasi olmaya çalışırken, diğer bir taraf kendi mevzusunun peşine düşüyor… Filmin sonunda ikiye bölünen yol, bu ayrımı gayet derin çizgilerle işaret ediyor… Siyasete bulaşmadan var olma çabası ancak mafyavari bir çizgiye uzanıyor ki, onun sonu bu insanlar için de tatmin edici bir sonuç ortaya çıkaramıyor…
Arkadaşlığın anlamı, delikanlılık, racon kesme, doğuda askerlik yapmanın travmatik etkisi, kadın olmanın handikapları gibi birçok konuya dalmaya çalışan Başka Semtin Çocukları, bir yol ayrımıyla bitiriyor filmi… Gitmek, Bir Türk kızıyla, Kürt erkeğin aşkını anlatıyordu, alevi bir gençle, sünni bir kızın aşkına odaklanıyor Başka Semtin Çocukları da… Yani sinemada politik aşklar gündeme geliyor, herkes bir yanından yaklaşmaya çalışıyor bu sorunlara… Bir yanıyla ayrımcılık yapmanın anlamsız olduğunu, hayatın o ayrımı biz istemeden de yaptığını anlatmaya çalışıyor… Ama bunu anlatırken kullandığı dil, anlattığı meseleyi tam olarak da sahiplenemiyor… Yok etme uğruna en yakınındaki öldürmeyi seçen, hayallerini kaybetmiş insan tiplemeleri daha derinlikli ve gerçekçi olmalıydı… Film dile getirmeye çalıştığı sertliğin içine daha fazla girmeliydi, arkasında daha sağlam durmalıydı diye düşünüyorum… Ama birçok filme kıyasla fazlasıyla cesur olduğunu da eklemeliyim…