Banu Bozdemir

Oyunculuk kariyerinin başlangıcı 1991 yılına rastlasa da, gönüllerdeki asıl patlamayı 1998 yapımı İnce Kırmızı Hat ile yaptı. Savaşın ortasında yaşamın anlamını doğayı keşfederek sorgulayan yakışıklı ve masum bir askerdi o. Filmi biraz gerilere sararsak, 26 Eylül 1968 yılında dünyaya gözlerini açtığını öğreniyoruz… Amerikalı birçok oyuncu gibi Katolik bir aileye mensup ve bu yüzden yetişkin olana kadar oyunculuk kariyeri aklının köşesinden bile geçmiyor. Bir ara rahip olmayı düşünmüşse de aklı varsa yoksa basketbol oynamakta. Ama boyunun azizliğine uğruyor ve çareyi oyunculuk da deniyor… 1991’de ‘My Own Private Idaho’ filmindeki rolü ile oyunculuğa ilk adımını atıyor. Yakışıklıdır, gözleri bir okyanus kadar derindir, masumdur ama oyunculuğun inişli çıkışlı yollarında o da kendince ‘darbeler’ alır. ‘Any Given Sunday’de montaj masasında filmden çıkarılır, Pearl Harbour da reddedilir. Ama yapılacak bir şey yoktur, olgunluğu kuşanmanın tam sırasıdır. ‘Bu olaylar egomu kontrol etmeme yardımcı oldu. İnsanın burnunun sürtülmesi iyi bir şeydir’ yorumlarını yapar. Dennis Quaid’li ‘Frequency’, Kevin Spacey, Helen Hunt, Haley Joel Osment’ li ‘Pay it Forward’, Jenifer Lopez’li ‘Angel Eyes’, filmlerinden sonra ‘The Count of Monte Cristo’ ile nihayet başroldedir ve böylece kendini gösterme fırsatını bulur.
1993 yılında tanışıp aşık olduğu İngilizce öğretmeni Kerri Caviezel ile 1997 yılından beri evli. Ama ‘sanat için soyunurum’ sözü onun için geçerli değil. Koyu bir Katolik olduğunu yazımızın başlarında belirttiğimiz Caviezel hem dini, hem de şahsi inançları açısından ‘High Crimes’ filmindeki bazı aşk sahnelerinde çıplak oynamayı reddetti. Mel Gibson filmi The Passion of The Christ ‘ta Jesus Christ (Hz. İsa) rolünü kabul ettikten kısa bir süre sonra yaptığı açıklamada; isminin baş harflerinin Hz İsa’nınkiyle aynı olduğunu (J.C.) ve Jim’de film çekilirken 33 yaşında olduğunu (çoğu tarihçi ve dini bilginin inandığına göre Hz İsa 33 yaşındayken öldürülmüştü), söylemişti. Karakterle benzerlik sendromunun sonucu olarak görebiliriz bu açıklamaları… İnsanların hafızalarını kurcalayan üç filmde arka arkaya rol aldı. The Final Cut, De Javu ve Unknown. Bu ay karşımıza Outlander filmiyle, bir Viking hükümdarı olarak çıkacak… Tarihin içinden çıkıp, tüm haşmetiyle seyirciyi selamlayacak… .

 

Banu Bozdemir
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü mezunu. Sinema yazarlığına Klaket sinema dergisinde başladı. Dört yıl Milliyet Sanat dergisi ve Milliyet gazetesinde sinema yazarı, kültür sanat muhabiri ve şef yardımcısı olarak çalıştı. İki yıl Skytürk Televizyonunda sinema, sanat ve ‘Sevgilim İstanbul’ programlarında yapımcı, yönetmen ve sunucu olarak görev aldı. Antrakt Sinema Gazetesi’nde iki sene editör olarak çalıştı. Tarihi Rejans Rus Lokantasına hazırlanan ‘Rejans Tarihi’ ve ‘Rejans Yemekleri’ kitabının editörlüğünü yaptı. Rejans Rus lokantası başta olmak üzere birçok şirketin basın danışmanlığı görevini üstlendi. Film + sinema dergisine Türk sineması röportajları yaptı. Küçük Sinemacılar, Benim Trafik Kitabım, 'Çevremi Seviyorum' adı altında on iki tane ‘çevreci’, dört tane fantastik çevre temalı yirminin üzerinde çocuk kitabı bulunuyor. Sosyal medyada yolunu kaybeden bir genç kızın maceralarını anlattığı ‘Leylalı Haller’ yazarın ilk romanı. Kaşif Karınca ise beyaz yakalılara çocuk kafasıyla yazdığı ufak bir yaşam manifestosu özelliği taşıyor. TRT’ye çektiği ‘Bakış’ adlı bir kısa filmi bulunuyor. Halen aylık sinema dergisi cinedergi.com'un editörü, beyazperde.com ve öteki sinema yazarı. Kişisel yazılarını paylaştığı banubozdemir.com sitesi de bulunan yazar filmlerde ve festivallerde jüri üyesi olarak görev alıyor, filmlere basın danışmanlığı yapıyor, sinema ve kısa film atölyelerinde ders veriyor. Çocuklarla sinema ve çevre atölyeleri düzenliyor.

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.