Bu ne ivedik bir ıssızlık…
Banu Bozdemir
Türk sineması yıllardır starlık üzerine kurduğu gidişatını bu kez, karakter üzerine kurmaya devam ediyor… Cem Yılmaz’ın Arif’inden sonra Şahan Gökbakar’ın Recep İvedik’i bir karakter olarak karşımıza çıkıyor. İzlenme rekoru kıran Recep İvedik, ikincisi için kolları sıvadı ve bu kıllı, homur homur adamdan daha ilk filminde bir ekol yaratmayı başardı. Filmi izlerken filmin tek olumlu yanının sınıf ayrımcılığına ucundan bucağından dokundurması, kaba kuvvetine ve homurtusuna güvenen bir adamın zengin sınıfa az da olsa haddini bildirmesi olarak algılanabilir. Onun dışında ‘incelik’ filmin ucundan bucağından geçmiyor. Aslında film, filmden çok fazla bir şey beklemememiz gerektiğini, sandığın içine sakladığı bir ‘son’la da anlatmaya çalışıyor. Yani kadının suratına kusan İvedik bir anlamda suşik kadınlara kusuyor, filmin sonunda çekilen hareket bütün yapaylığa çekiliyor.
İlkinde yazlık mekanda karşımıza çıkan ve tüm kabalıklarını konuşturan İvedik, bu kez şehir koşullarında ve tam bir yalnız ve ıssız adam modunda karşımızda. Onun ıssızlığının nedenleri farklı elbette. Bu kez yanında sadece ona habire ‘adam’ olması yönünde nasihatte bulunan ninesi var. Hal böyle olunca İvedik yeni maceralara doğru kolayca kayıveriyor. İnsanın dış görüntüsüne fazlaca önem vermeyen yurdum insanları da onu çabucak işe alıveriyor. Mesela host, kasiyer ve kurye oluveriyor çabucak… Kıllı, sakallı bir host ne kadar gerçekçi olabilir ki zaten…
Film bunca ıvır zıvıra, bunca olaya, bunca boşluğa rağmen yine iyi bir seyirci sayısını hedefleyecek gibi duruyor. Çünkü homurtulu ve bel altından esprileriyle, birçoğumuza itici gelse de etrafımızda bulunan bir tipleme Recep İvedik… Sosyolojik olarak da var olmaya çalışan bir insanın izdüşümlerine yer veriyor diyebiliriz. O yüzden filmi yerden yere vurmaya, baltalamaya, sosyolojik bir olgu olarak aşağılara çekmeye, sınıfsal bir bakış açısıyla küçümsemeye hiç gerek yok… Çünkü bu film hakkında çıkan haberleri takmayan, kendi yolunda gayet emin adımlarla ilerleyen ve iş yapan bir film…
Hatta kendini bu filmin içinde bulan, entelektüel geçinen herkesin bile filmin birçok yerinde kendini tutamayıp patladığına tanık olduk, olabiliriz, neden olmayalım ki? O yüzden Recep İvedik’i çok fazla abartmaya, gidin gitmeyin demeye, giderseniz şöyle ya da böyle olur deyip ortalığı bulandırmaya gerek yok…
Gerçek olan bir şey var ki o da Recep İvedik rüzgarının ülkemizde bir süre daha eseceği… Ama buna ikincinin izlenirlik oranı da karar verebilir… Ekonomik kriz, gülünesi filmlerin oranını arttırdıkça, daha çok Recep İvedikler çekilir gibi de duruyor.