Barselona’da gerçek aşklar
Filmin dinamiğini ve akıcılığını da belirleyen, Barselona ile arasındaki maddi ve duygusal ilişkisinin sapmalarını, görsel semiyolojisinin parçaları olarak kullanıp seyirciyi cezbeden bir Woody Allen, elbetteki son birkaç filminden daha çok mutlu etti bizleri…
Amerikalı iki kanka, Cristina ve Judy, İspanya’ya hem tatil hem de ufak tefek işler için gelirler. İki ay sonra ülkelerine dönmeyi kararlaştırmışlardır. Ancak minik bir ayrıntı planlarını alt üst edecektir. Cesur ve karizmatik ressam Juan ile onun seksi ve çatlak eski karısı Maria birdenbire hayatlarına girer. Önce, ortalama bir seyircinin bile rahatlıkla kaldıracağı romantik bir aşk yumağı kuran Woody Allen, daha sonra bildik tavrıyla işin içine insan duysallığı ve korkularını da katarak ironik bir müdahalede bulunuyor. Standart Allen filmlerinde göreceğiniz kadar ince laf komedisine dayalı bir film değil “Vicky Cristina Barcelona”. Ancak seyrederken, hiç bitmesin dediğiniz, zevk aldığınız ve ilişkilerinizi gözden geçirdiğiniz türden bir yapım. Gelelim filmin oyuncularına… İspanya’dan Oscar’a aday gösterilme dalında birincilikleri olan iki hemşeri (halen sevgililer) Bardem ve Cruz, “Jamon Jamon” adlı erotizm sınırlarında dolaşan filmde ilk defa karşılıklı oynamışlardı. İkili, Woody Allen’in son gözdesi Scarlet Johansson ve kumral güzel Patricia Clarkson ile olan sahnelerinde dengeli bir oyunculuk sergilerken, kendi memleketlerinde olmanın rahatlığını da yansıtıyorlar rollerine. En basit örneği, Juan ile Maria’nın, Cristina yanlarındayken aralarında İspanyolca konuştuğu keyifli sahneler… Woody Allen, Barselona’yı, filmin isminde olduğu gibi, öykünün parçası olarak senaryoya eklemliyor. Barselona denince akla ilk gelen olgulardan, şehre kimlik kazandıran, gerçeklik içinde bir masal diyarı yaratan, “Yeni Sanat” akımının babası, ünlü Katalan mimar Gaudi’nin eserleri ve başta Paco De Lucia olmak üzere İspanyol müziğinin öne çıkan gitaristlerin tınıları da film boyunca seyirciye minik tatlar armağan ediyor. Hele ki daha önce Barselona’yı görenler ve hayran kalanlar için muazzam hediyeler bunlar…
Woody Allen’in kariyerinin ilk dönemlerinde insan ilişkilerini daha iyi ortaya koyduğu, bu filmde zaman zaman sabun köpüğü mizansenler yarattığı ve amacına ulaşırken yolu epey bir yokuşa sürdüğü gibi olası ve belki de haklı eleştiriler getirilebilir filmle ilgili. Ancak, “Maç Sayısı” ve “Cassandra’nın Rüyası”ndan sonra, gerçek Woody Allen stilini özleyen hayranlarının, “Vicky Cristina Barcelona” ile bir nebze de olsa kendilerine geleceklerini söylemek, sanırız ki, yanlış olmayacaktır.