Fırat Sayıcı
Hacivat ve Karagöz, Bursa’nın en işlek meydanlarından birinde, arkadaşlarının da yardımıyla bir film çekmeye başlamışlardır. Hacivat, yönetmen koltuğunda, elinde megafon, meydanın ortasında rol kesmeye çalışan Karagöz’e direktifler vermektedir.
Hacivat: Stooop! Stoooooop! Olmuyor! Olmuyoooor!
Karagöz: Yine ne oldu yavvv!
Hacivat: Daha ne olacak Karagöz’üm. Elli kere dedik sana. Kameraya yan dönme diye. Çok profil kalıyorsun. Bez perdede değiliz ki!
Karagöz: E napiyim Hacı cavcav, böyle gördük ezelden beri, böyle gidecek. Yandan yandan.
Hacivat: Böyle gitmez iki gözüm. Ya kameraya tam dön önden konuş, ya da hafif yüzünü bu tarafa ver.
Karagöz: Durduk yere yüzümü niye gereyim yahu?
Hacivat: Yav, yüzünü ger diyen kim. Kameraya doğru bakarak konuş diyorum o zaman.
Karagöz: Haa, anladım şimdi. Tamam tamam, bu sefer olacak. Hadi bir daha alalım.
Hacivat: Eveeet. Arkadaşlar çekim başlıyor. Sessizliiik! Işıklaaaar! Kameraaaa! Motooor!
Karagöz, yavaş yavaş kameraya doğru gelir. Karagöz’ün yüzü kadrajın üçte birini kaplar, yaklaşık 3 dakika kamera önünde hareketsiz durur ve kadrajdan çıkar.
Hacivat: Stooop! İşte bu Karagöz’üm. İşte buuu!
Karagöz: Bu sefer beğendin mi?
Hacivat: Beğenmek ne kelime. Yılın sinema olayına imza attın.
Karagöz: Ben hiçbir yere imza mimza atmadım. Atmam da. Sonra şahit mahit yazarlar. Kefil sanarlar.
Hacivat: Allah müstahakını versin emi? Neyse, neyse… Filmimizin son sahnesini de çektik. Böylece festivallere layık bir film yaptık.
Karagöz: Hacı cavcav. Sen bu çektiklerimizden bişey anladın mı? Ben anladıysam Arap Bacı olayım.
Hacivat: Efenim. Şu şekilde izah edeyim. Biz sanat filmi yaptık. Festivaller böyle filmleri baş üstünde tutuyor.
Karagöz: Baş üstüne efendim. Hadi şimdi de piyasa filmi çekelim. Hani söz vermiştin ya.
Hacivat: (Lafı geçiştirmeye çalışır) Eee, Ööö, Iıı, Akşam oldu artık Karagözüm. Bak ışık gidiyor. Yarın çekeriz. Hele bu akşam, şu çektiklerimizi bir montajlayalım da, yarına Allah kerim.
Karagöz: Neyi monte edeceksin yav, muşmula suratlı adam. Tepemin tasını attırma da sözünde dur hadi. Kafa geliyor bak.
Hacivat: (Karagözün sinirleneceğinden korkar) İyi, iyi peki. Hadi çekelim bakalım. Ahh, ahh, ne hallere düşürdün şu koskoca Hacivat’ı sen ey felek!
Karagöz: Sensin dümbelek. Terbiyesizleşme. Hadi başlayalım çekime.
Hacivat: İyi de ne çekeceğiz?
Karagöz: Ben biliyorum ne çekeceğimizi. Dün gece yatsıdan beri, kaldığımız handa düşündüm taşındım. Çok azcık da kaşındım. Galiba yatakta tahtakurusu da vardı.
Hacivat: Hadi Karagöz’üm uzatma lafı. Geç oldu.
Karagöz: Şimdi şöyle… Sanat başka, ticaret başka. Ben senin istediğin gibi, sessiz sedasız, filminde oynadım. Topu topu üç beş kelam ettim. Ama bu sefer bol bol konuşucam, espriler yapıcam. Hem de çok para kazanıcaz.
Hacivat: Peki filmin ismi ne olacak?
Karagöz: “Kidevi Zögarak”
Hacivat: ???
Karagöz: Anlamadın mı Hacivatım. Hani “A.R.O.G.” gibi…
Hacivat: “Gora”nın tersi gibi mi?
Karagöz: Evet. “Kidevi Zögarak” yani “Karagöz İvedik”…
Hacivat: İyi de Karagözüm, zaten hali hazırda Recep İvedik diye ivediyetle uzak durman gereken bir film var zaten.
Karagöz: Yapma Karagözüm. Çocuk ne güzel film yapmış işte. Gülmeceli falan.
Hacivat: Peki biz nasıl çekeceğiz bu filmi. Senaryosu hazır mı?
Karagöz: Valla anladığım kadarıyla senaryoya gerek yok. Önce birkaç zenne bulacağız. Hürmüz Hanım’la Şekernaz’ı alırız yanımıza, sonra ver elini güney sahilleri. E yolda da aklımıza elbet bişiler gelir filmin konusuyla ilgili.
Hacivat: E öyle film mi çekilir Karagözüm? Nerde bu işin zanaatı, emeği?
Karagöz: Çeken nasıl çekiyor peki muşmula surat?
Bu sırada Çelebi çıkagelir.
Çelebi: Eveeeet. Hayırlı günler efendim. İstanbul’dan selamlar getirdim. Umarım işlerinizi bölmüyorumdur. Nasıl gidiyor çalışmalar?
Hacivat: (Birden tedirginleşmiştir, bozarıp kızarır) Nasıl gitsin Çelebi efendi? Allahtan sizin gibi muhterem bir sinema yapımcısıyla çalışıyoruz da, pek mühim sıkıntılar çekmiyoruz. Ama bu kara sakal uğraştırıp duruyor beni biraz.
Karagöz: Ne diyosun Hacı cavcav? Yolarım bak sakalını cımbızla, ona göre konuş haaa!
Çelebi: Ne oldu efendim bir sorun mu var? Nakite mi sıkıştınız yoksa yine. Daha geçen geldiğimde 500 altın vermiştim ya sana Hacivat efendi.
Karagöz: (Bunu duyan Karagöz küplere biner) Ne oluyor layn? Hani nerde benim payım o zaman?
Hacivat: Dur açıklayayım Karagöz’üm.
Karagöz: Karagöz’ler tepsin seni emi? Ne biçim bir piyasaymış bu böyle kardeşim yav. En yakın arkadaşım bile beni kazıklamaya çalışıyor. Ben de saf saf, her söylenene kanıyorum. İyisi mi ben, bez perdeme geri döneyim. Burada bize göre iş miş yok!
Hacivat: Madem öyleyse Karagöz’üm, nedir bu işlerrrr?
Karagöz: (Toslaya toslaya meydanın ortasında Hacivat’a saldırırken) Kafanı kırsın geyiklerle keşişler! Yürü düş önüme seni gidi muşmula!
Hacivat: Yıktın beyaz perdeyi eyledin viran, varayım seyirciye haber vereyim hemann!
Karagöz: Her ne kadar sürç-i lisan ettikse affola, ehh Hacivat bir dahaki filmde yakan elime geçerse vayyy haline!