Kerem Akça
50’lerde zirve yapan ‘uzaylı istilası filmleri’ günümüze kadar gelirken çeşitli aşamalardan geçti. Çünkü içinde bulunduğu bilimkurgu türü evrim geçiriyordu.
Bilimkurgu türü geniş bir alan hiç kuşku yok ki. 2001: Bir Uzay Macerası’ndan (2001: A Space Odyseey) The Matrix’e, Mad Max’den Bıçak Sırtı’na (Blade Runner) kadar uzanan bu tarlayı doldurmak için de farklı isimlerle çeşitli alt türler üredi kısa bir sürede. Uzaylı istilası, uzay operası, siperpunk, steampunk, kıyamet sonrası bilimkurgu gibi bu alt türler ise zaman içinde evrim geçirerek içlerine kimi zaman farklı türleri alıp ‘kırma’ örneklere dönüştüler. Bu ay vizyona giren Dünyanın Durduğu Gün (The Day The Earth Stood Still), 1950’lerde yükselişe geçen ‘uzaylı istilası filmleri’nin bir tanesinin yeniden çevrimi. Bu konuda da işlevlerini yerine getirdiği söylenebilir. Zira fragmanlarında gördüğümüz kadarıyla o dönemin küçük bütçeli ve düşük tempolu filmi, efekt bombardımanı içeren bir blockbustera dönüşmüş. Tamam B filminden A sınıfına transfer olmak moda oldu günümüzde kabulümüz ancak yeniden çevrimlerin de bir ‘saygı’sı olmalı. Neyse burada bu konuya ara verip o döneme uzanarak bunların sebeplerini aydınlatalım…
Öncelikle Amerikan sineması 30’lı yıllarda Büyük Bunalım dönemi, 40’lı yıllarda ise 2. Dünya Savaşı ile sekteye uğradı. Bunların üzerine Soğuk Savaş da eklendi tabii. Stüdyo sistemi ister istemez bir duraklama dönemine girdi. Bu periyoda ise B filmleri damgasını vurdu. Korku, bilimkurgu, fantezi gibi türlerdeki bu yapıtlar, sinemalarda iki film birden mantığıyla da gösterilerek eğlenceli anlar sundular izleyicilere. Ancak bilimkurgu ile korku genelde iç içe geçiyordu. Çünkü önemsenen bir bütün oluşturmamışlardı…
Tabii işin ilginç tarafı, 1967 tarihli 2001: Bir Uzay Macerası olmasa tür, bu ucuz filmlerin hakimiyetinden kurtulamayacaktı. Ancak ucuz dediysek elbette bu filmlerin türlerin milatları olan eserler olduklarını da es geçmemeliyiz. Bu açıdan bakınca da günümüzde yeniden çevrimle onurlandırılmaları gayet doğal.
O yılların bilimkurguda kare ası kuşkusuz Dünyalar Savaşı (The War Of The World), Dünyanın Durduğu Gün ve Yasak Gezegen’di (Forbidden Planet). Bunların ilk ikisi uzaylı istilası filmi olarak ‘dışarıdan gelen tehdit’e dikkat çekiyordu. Yani ABD’nin politik tarihinin her döneminde karşımıza çıkan bir olguyu takip ediyorlardı. 70’lerde Vietnam odaklı, günümüzde ise Iran ve Afganistan odaklı devam ediyor bu olgu. Belki de bu sebepten ötürü, o iki filmin de yeniden çevrimleri günümüzde karşımıza çıktı.
Esas konuya gelecek olduğumuzda ise o dönemde uzaylı istilası filmlerinin değişken yapıları vardı. Bunların bir tanesi Dünyalar Savaşı gibi uzaylı istilasını bir felakete çevirip insanları yaşam mücadelesiyle baş başa bırakıyordu. Bir diğeri ise Ceset Yiyicilerin İstilası (Invasion of Body Snatchers) ve The Blob gibi filmlerde göründüğü üzere metafiziksel bilimkurgu örnekleri veriyordu. Tabii bunların daha çok ‘insanın içine giren uzaylı’ motifinin üzerine gittiği söylenebilir. Örneğin Hammer Film’den çıkan The Quatermass Experiment da bu formülün en bariz örneklerindendir. Ancak esas olan bu dönemdeki ‘Soğuk Savaş’ın soğukluğudur. Bu da görsel yapıları derinden etkiler.
Dünyanın Durduğu Gün, Dünyalar Savaşı’nın ekolüne girse de aslen, ‘dost uzaylı’ olgusuyla öne çıkar. Zira Dünyalar Savaşı’nda fazlaca ötekileştirilen ve üç ayaklı halleriyle dikkat çeken uzay gemisi şeklinde yaratıklar, orada insan kılığında karşımıza çıkıyorlardı. Yani tek bir adam ve onun robotu, ‘uzaylı’ simgesini temsil ediyordu. Yani bir kısım yönetmen ve yaratıcı uzaylıları iyi, bazıları ise kötü konumuna oturtuyor. Öteki olarak konumlandırmanın yanında alt tür içinde bu işleve yoğunlaşmaları da cabası…
Görsel olarak ise o dönemin filmlerinde kara film grameri etkili oluyordu. Yani özellikle Dünyanın Durduğu Gün gibi ağır tempolu filmlerde ötekileştirilen karakter, bir şekilde yüksek kontrastla görselleştiriliyor veya gölgenin izdüşümüyle perdeye aktarılıyordu. Lafın özü, bir şekilde insan/uzaylı farklarının ‘siyah-beyaz’ bir dokuyla ortaya konmasıydı. Renkliye transfer olunca bu olgunun kaybedilmesi de zaten öteki-insan ayrımını kaldırmıştı film gramerinden. Bu dönemden sonra ya kıyamet sonrası bilimkurgu, ya uzay operası ya da siberpunk gibi bilimkurgunun distopik bir dünyaya sahip olan alt türlerinin örnekleri öne çıktı.