Tarihe bakın, çağı yorumlayın!
“Kraliçe Margot – La Reine Margot”
Yönetmen: Patrice Chereau. Oyuncular: Isabelle Adjani (Margot), Daniel Auteuil (Henri de Navarre), Jean-Hugues Anglade (Charles IX), Vincent Perez (La Mole), Virna Lisi (Catherine de Medicis), Pascal Greggory (Anjou).
1.85:1 Geniş Ekran / Fransızca DD 2.0 – Türkçe DD 2.0 / 137 dakika
Kanal D Home Video
1572.Fransa. Mezhep savaşlarının böldüğü ülkeyi görünürde yöneten Katolik kral IX. Charles’ın arkasındaki gerçek güç odağı, anne Catherine, Navarreli protestan Henri ile biricik kızı Margot’yu evlendirerek Fransız ulusunu birleştirmeyi deneyecektir… Sonuç, yazar ve vaiz Bossuet’ye göre altı bin Huguenot Protestanı’nın vahşice öldürüldüğü Saint Bartholomew Günü katliamıdır!
Patrice Chereau(“Intimacy”…), sanatının olgunluk döneminde çektiği “Kraliçe Margot” ile bir filmin nasıl evrensel olabildiğine dair başarılı bir örnek vermiş. Paragraflarla açımlamaya çalışalım:
1) Avrupa tarihinin en kaotik dönemlerinden birinde, yöneten güçlerin perde arkasındaki entrikalarını, her tür kokuşmuşluk ve çürümüşlüklerini, feodal düzenin yaptırımı ağır eziciliğini ‘dehşetli’ biçimde hissettirmektedir. Ele aldığı tarih kesitinde, ne bir fazla ne bir eksik, tüm karakterler yerine oturmuş; toplam oyuncu başarısı da dönemi kavramanıza yetmiştir. Yüz kızartıcı zevkleriyle inanılmaz derecede başıboş seyreden kayıtsızlığının çemberinde umutsuz bir vaka olan Margot’nun geçirdiği ‘metamorfoz’u, Charles’ın ‘iktidarsız iktidar’ını, diğer iki oğlundan biri olan Anjou’ya ‘yatırım yapan’ Catherine’nin uluslar arası savaş isteyen Protestan liderleri öldürtmek amacını aşan stratejisini gayet rahat kavramanız, yeterli sayıda tarihsel kişiliğin senaryo kıvrımları içerisine incelikle yerleştirilmesinden kaynaklanmaktadır. Burada tam bir senaryo – oyuncu dengesi kurulmuştur.
2) Kuşkusuz, iktidar sahibi bir ailenin karmaşık, çıkarcı ve çatışmacı içyapısına koca bir ulusun yazgısının endekslendiğinin tüyler ürpertici itirafıdır… Bir özeleştiridir. Dinsel bağnazlığın en korkunç yüzünü gösterdiği, ‘ölüm’ kavramının değersiz olduğu bir dönemdeki kişisel belirleyiciliklerin ve hoşgörüsüzlüğün giderek nasıl bir toplumsal deliliğe dönüştüğünün yine de yumuşatılmış anlatımıdır.
3) Bir sevgi öyküsüdür. Margot ile ‘uyanış’ında rol oynayan iki erkek, Henri ve katliamdan kaçarken Margot’ya sığınan La Mole üçgeninde yeşeren, onulmaz bağlılık ve hoşgörüyle beslenen aşk, filmin hassas dokusudur. Bu sevgi üçgeninin koşutunda gelişen La Mole ve olası katili arasında zamanla oluşan dostluk ise tüm yapıtı kucaklayabilecek düzey ve olgunluktadır.
4) Bir an için, kusursuz bir ‘yapım tasarımı’na sahip filmin geçtiği tarihi unutun. Kişileri de dönemlerinden soyutlayın. Tüm ilkel ve bencil acımasızlığı, tüm vahşiliği ve de tüm denetimsizce egemen olma / hükmetme çılgınlığıyla ‘insan’ı duyumsayacaksınız. Bu ‘insan’, çok uzakta değil yanı başınızda, belki Sivas, belki de bir Bosna – Hersek canisi. Belki de siz! Kendi adıma, “Kraliçe Margot”yu izlerken iç hesaplaşmalara girdiğimi belirtmeliyim. Bir düşünün: İnsanları ne kadar salt insan oldukları için değerlendiriyoruz? Din, dil, ırk, renk, sosyal sınıf, eğitim pozisyonu vs. ne kadar önemli bizim için?
Teşekkürler Patrice Chereau. Bravo size… Tarihsel bir kesiti ‘aynen’, gerçeklik duygusunu zedelemeden yansıtırken, hem her kişiliği yeterince etkili, belleklerin muhafaza edebileceği düzeyde tanıtmış, hem de yüzyıl farklılıklarını kaldırarak ‘insan’ı yakalamış. Aşkı, sevgiyi, hüznü, acıyı aynı anda aktarmış. Tüm o kalabalık kadroya(oyuncu ve teknik) isteklerini çok çok iyi anlattığını algılayabiliyorsunuz. Sinema, tüm duyguları ‘canlı’ olan insanlar için yapıldığına göre, böylesine mükemmel bir filmde de ‘komple insan’ hissediyorsunuz. Çünkü her şeyi bir arada yaşıyorsunuz. Koleksiyon için şart.
Ekstralarda, yönetmen ile yapılmış bir röportaj var ki, öykünün günümüzle bağını gayet net açıklıyor. Ayrıca fragman da mevcut.
Hem cinsellik, hem de şiddet içeren sahneler sinemalarda gösterildiği şekliyle… Yani kesintisiz.