Fırat Sayıcı
Kuşkusuz ki, yeniden çevrim filmlerin birçok riski var. Yeni filmin, seyircilerin ilk film hakkındaki olumlu önyargılarını kırabilmesi (En azından görmemezden gelmesini sağlaması), dahası ilkinin üstüne bir şeyler ekleyebilmesi gerekiyor.
66 yılında Jean-Pierre Melville gibi usta bir sinemacının elinden çıkan “İkinci Nefes”, yıllar sonra yine usta bir yönetmenden, Alain Corneau’nun merceğinden geçiyor. Avrupa sınırları içinde kara film türünün iyi örnekleri arasında yer alan filmin ilk, siyah beyaz versiyonunda Lino Ventura, Paul Meurisse, Raymond Pellegrin ve Christine Fabréga gibi isimler yer alıyordu. Son filmde ise Daniel Auteuil, Monica Bellucci’ye Michel Blanc ve Jacques Dutronc ve Eric Cantona gibi önemli Fransız oyuncuları eşlik ediyor. Filmde oynayan çoğu oyuncuda ve yarattıkları karakterde herhangi bir pürüz yok. Ancak sarışın halini bile yadırgadığımız Monica Bellucci çarkın yağlanmamış tek dişi dişlisi… Nedenine gelince. Kariyerinde rol aldığı filmlere bakacak olursak bu tarz bir kara film çevrimine aşikar olmadığını hissedebiliriz. Alain Corneau’nun yaratmak istediği havayı iyi soluyamadığını, rol arkadaşlarına iyi paslar çıkaramadığını görebiliyoruz. Öyle ki, bazı setlerde insan şöyle düşünmekten kendini alamıyor; bu sarışın afet setin makyözü ya da kuaförü olsa gerek, bu sahnede niye böyle duruyor ki?
Türün gereği olan sekans içinde ağır zomlar, kurguda aksak ritm ve zincirleme geçişler, dengesiz müzik kullanımı, işini iyi bilen yönetmen tarafından matematiksel bir biçimde işleniyor. Daniel Auteuil’in canlandırdığı Gustave karakteri her ne kadar azılı bir gangster olsa da, aşkı ve daha önemlisi hayat görüşü ve erdemleri için bir çok fedakarlık yapıyor. Hayatı ve özgürlüğü pahasına da olsa, anarşist ruhunu her hareketinde sergiliyor. Başı belada iken adalet bakanlığına Fransız polisinin suçlulara işkence uyguladığını kanıtlamaya çalışması bunun en büyük göstergelerinden biri. Aşk mı, para mı, sorusuna ilkini cevap olarak kullanan Gu, 60’lı yılların erdemli hayatını hatırlatıyor.
Gerard Depardieu’nun başrolünde döktürdüğü “Dünyanın Tüm Sabahları” ve yıllar önce festivalde izlediğim “Eski Güzel Şarkılar”’ın yönetmeni Alain Corneau, sinemanın her türünde başarısını kanıtlamış biri. Ve Corneau’nun elinden çıkma, kara film türünün bu yetkin örneğini mutlaka görün, yetinmeyip, Melville versiyonunu da bulup arşivleyin derim.