Banu Bozdemir
Gama ışınlarının yoğun etkisine gerekenden milyon kere daha çok, maruz kalan profesör Bruce Banner’in sinirlenince yeşil bir dev haline dönüşmesine artık alıştık. Normalken gayet karizmatik olan Banner, sinirlenince tıpkı bir deve dönüşüyor ve etrafı yakıp yıkmaktan başka bir işe yaramıyor. Köylü çocuklarının saflığını andıran yüz ifadesi ve saç kesimiyle arada derede kalmış bir kahraman Hulk. Hantal bir görünümü olmasına rağmen çekirge gibi sıçrıyor, daldan dala konuyor, her yeri yıkıp batırıyor ve sonra kendinden geçmiş bir halde, saflığın en uç çizgisinde bir yerlerde uyanıyor…
Kendinden üçüncü şahıs olarak bahseden ama gittikçe konuşma yetisi azalan bu şahıs, irileşme problemine karşı bol kıyafetler seçerek, kendi modasını da yaratmıştır diyebiliriz…
Stan Lee’nin Marvel için yarattığı en ünlü karakterlerden olan Hulk, 70’li yıllarda vücut geliştirme şampiyonu Lou Ferrigo’nun canlandırdığı haliyle televizyon dizisi olarak üçüncü boyuta transfer olmuştu. Sinemadaki ilk uyarlamasını usta yönetmen Ang Lee gerçekleştirdi. Ang Lee, orijinal süper kahramanı, aslına sadık olma kaygısı güderek yorumladığını iddia etse de, The Hulk’ı fazla entelektüelleştirdiği için, özellikle çizgi romanın hayranları tarafından yoğun bir şekilde eleştirilmişti. Evet bu yeşil devin entel damgası yemesi için kırk fırın ekmek yemesi’ gerekiyor gerçi ama.
İkinci bölümde Eric Bana’nın yerini Edward Norton alıyor… Kimileri için Norton tatmin edici bir cüsse olmayabilir ama bence dönüşüm tezatlıkları açısından Norton iyi bir tercih. O dinginlik hissi köpüren bir adama dönüşünce, Banner’in gerçekliği daha da önem kazanıyor. Bu bir devam filmi değil, yeniden çevrim… O yüzden Banner, öfkesinin panzehirini bulmak için yollarda… Güney Amerika’nın dehşetengiz varoşlardan oluşan bölgesinde hem yaşıyor hem de panzehirini arıyor. Yeşilleşip, öfkeli bir yaratığa dönüşmemek için her şeye razıdır! Peşinde de eski dostlar, yeni düşmanlar ordusu… Yani Hulk kaçar, onlar kovalar…
İlkinde fazla entel bulunan ama korkutucu bulunmayan Hulk, bu sefer efektlerin de yardımıyla daha korkutucu ve ürkütücü hale getirilmeye çalışılmış. İlkinde hareketler yeterince şiirsel bulunmuştu vs… Hulk’un karşısında düşman kıvamındaki Abomination daha ürkütücü tabii ki… Tim Roth’un canlandırdığı Blonsky karakterinin dönüşümü olan Abomination tam bir anti kahraman. Sadece vurup kırmaya ayarlanmış. Blonsky’nin bir Rus olması, hırslarının tavan yapmasıı ve devlet karşısında yenilmesi alttan alta politik bir zeminin de öncülüğünü yapıyor. Ama ilki kadar etkili olmayı başaramıyor…