Bu hafta vizyona giren beş tane çok da özelliği olmayan film var. Sanıyorum bunun için Film Ekimi’ne teşekkür etmeliyiz. Bunların içinden korku filmi olan Uzun Kabus-Slender Man’i tartışalım dedik…
Sinema endüstrimiz kesinlikle kıvrak bir zekaya sahip değil. Sürekli yabancı filmler yüzünden salon bulamamaktan haklı olarak şikayet ederler, tabii bir de Cem Yılmaz veya Şahan Gökbakar filmlerinin sinema salonlarını işgal ettiğinden ama asla bu darboğazları geçmek için bir çözüm üretmeye çalışmazlar.
Bakın yıllardır Film Ekimi bu ülkede yapılmakta. Gişe filmlerinin izleyiciye tek elden bir ön gösterimi gibi bir fonksiyonu var Film Ekimi’nin. Yani popüler filmler gösterildiği için bu dönemde vizyona giren filmler ya elde kalmış veya B türü, aslında kimsenin de ilgi göstermeyeceği yapımlar olur. Peki Türk bağımsız sinema yapımcıları, yönetmenleri niye bu çölleşmiş ortamı kendi lehlerine kullanmayı düşünmezler. İşte size bomboş salonlar ve filmlerinize rakip olamayacak yapımlar. Bu ortamı yaratan Film Ekimi için de birşeyler söylemem lazım. Biliyorum artık herşey kapitalizmin çizdiği kurallar dahilinde işliyor. Özellikle sinema para olmadan yapılamayacak bir entertainment (Yabancı kelime kullanmak istemiyorum ama bu kelimenin tam Türkçe karşılığı yok.
Eğlence desek gerçek ifadeyi karşılamıyor). Ama İKSV gibi İstanbul Film Festivali’ni düzenleyen bir kurumun bu Film Ekimi işine niye kalkıştığını anlayamıyorum. Bu aynı AVM’lerde düzenlenen alişveriş şenliklerine benziyor. Güya festival ama asıl amaç tüketim ve mal satmak. Film Ekimi zaten vizyona girecek gişe filmlerinin toplu gösterimi. İKSV’nin kaynağını buna harcaması bence amaçlarına uygun değil. Tabii hala İstanbul Film Festivali’nin ilk zamanlarındaki gibi sinema sanatı ile Türk halkını buluşturmak ise İKSV’nin amacı… Neyse biz bu haftaki filmimize dönelim. Uzun Kabus-Slender Man Warner Bros’un getirdiği bir film. Yani öyle zayıf bir şirketin elinde kalmış bir film değil Slender Man. Bu beklentiyle seyrettim filmi. Korku filmlerini seyretmekten kaçınan ben hiç korkmadım ve rahatlıkla seyrettim yapımı. Filmin amaçladığı bir çok iyi şey var sinema adına. Ama yönetmenin yetersizliği yüzünden neredeyse bunların hiç birini beceremiyor. Candy Man, It ve bunun gibi paranormal bir yaratığın yarattığı korkunun peşindeyiz filmde. Filmin korkutucu karateri Slender Man son dönemlerin modası olan internet menşeli bir öcü.
Bu Slender Man’i çağırmak için internetteki bir siteye girip orada yayınlanan videoyu seyretmeniz lazım. Daha sonra Slender Man sizi buluveriyor. Tabi hedefte yine ergenler var. Ama bu sefer hepsi kız, Slender Man de kadına şiddetten tutuklanabilir yani. Kendisi upuzun boylu siyah bir takım elbise ve kravat takan, yüzü olmayan bir şahıs. Kafanızda otorite olarak canlandırabileceğiniz herşeyi Slender Man olarak düşünebilirsiniz. Özellikle ataerkil baskıcı otoriteler bu filmin hedefinde. Güzel, keşke yaratılan bütün öcüler böyle anlam olarak içi doldurulmuş olsa. Ama filmin finalinde bu öcünün aslında karanlıktaki ormanın bir ağacına dönüştüğünü ve kızları kendi içinde hazmettiğini gördüğümüzde birden karakter yolunu şaşırıp çevreci endişelerin cellatı oluveriyor.
Film insanın doğal korkularını işlemeye çalışıyor. Öncelikle dönemimizin internet korkusunu, yani ebeveynlerin çocuklarının internette kaybolacağı korkusunu, insanlığın varoluşundan beri gelen doğa korkusu, karanlık ormanların içinde vahşetin var olduğu basit inancı, çevreye verdiğimiz zararın yine çevre tarafından insanlığı yok edeceği endişesini filan hepsi içinde barındırmaya çalışıyor film ama bu haliyle ilk filmini çeken Türk yönetmenlerin herşeyi kullanmak isteyip hiçbir şey kullanamama hatasına benzer bir duruma düşüyor. Eh tabii bunun faturasını da filmin yönetmeni Sylvain White’a çıkarıyoruz. Yönetmenin bir iki uzun metraj filmi var ama kökeni televizyon dizileri. Özellikle yönetmenliğe televizyonda başlamış ve uzun süre televizyon işi yapıp sinemaya atlamış isimlere şüpheyle bakmışımdır ki bu film de benim şüphelerimi doğruluyor.
FİLMİN KÜNYESİ
Filmin orijinal adı: Slender Man
Yönetmen: Sylvain White
Senarist: David Birke
Oynayanlar: Joey King, Julia Goldani, Annalise Basso, Alex Fitzalan
Yapım: 2018, ABD, 93 Dak.